Bu Tayyipgiller; Darülharp’tir, diyerek ülkemizi soymaya, çökertmeye durmaksızın devam ediyor
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Hep söylüyoruz ya, bu Tayyipgiller iktidarı; sadece Kuvayimilliye’ye değil Mustafa Kemal ve İnönü’lere, silah arkadaşlarına değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne düşman. Onlara göre kısmen de olsa Laik olan Türkiye Cumhuriyeti “Darülharp” yani kâfir devlet. Müslümanların cihat ederek yıkıp ele geçirmeleri gereken devlet. Bütün mallarını, mülklerini, servetlerini ellerine almaları gereken devlet. Direnenleri öldürüp, direnmeyen yetişkin erkekleri, çocukları köle olarak, kadınları cariye olarak almaları gereken bir ülke Türkiye Cumhuriyeti.
Cariye, köle biliyorsunuz “emtia” yani dinen kullanılması uygun olan mal statüsündedir İslam hukukuna göre. Alınır, satılır, kiralanır, çalıştırılır, cinsel olarak kadınlardan istifade edilir maldır köle, cariye insan değildir.
Böyle olduğu için 22 yıldan bu yana Cumhuriyet’imizi yıkmaya çalışıyorlar. Ve o yıkıntılar üzerine, o yıkıntıların tuğlalarıyla kendi Faşist Ortaçağcı Din Devletlerini inşa ediyorlar günbegün. Tıpkı Taliban Afganistan’ında olduğu gibi, İŞİD devletinde olduğu gibi, diğer Ortaçağcı örgütlerde olduğu gibi. Tahrir el-Şam vb. benzer örgütlerde olduğu gibi…
İşte bu sebepten alayı bunların kamu malı hırsızı. Kamu malını aşırmak bunlara göre; kâfirden mal almaktır. Müslümanlar için helal bu mal. İşte bütün davranışları bu kapsam içine girer. Türkiye’yi şu anda açlık, işsizlik, pahalılık, yokluk cehennemine döndürmeleri, Kerbela’ya çevirmeleri de bu vurgundan, bu soygundan, bu kamı hırsızlığından kaynaklandı.
Şimdi bir haber okuyayım, buna bir iki örnek vereyim: Vergi Uzmanı Ozan Bingöl adında namuslu bir maliyeci var, hesaplamış.
“Bu kara deliğe dünyada hiçbir bütçe dayanmaz”, diyor.
Neymiş kara delik?
“Vakıf ve derneklere 190 milyar lira aktarıldı. Hesaplamayı Vergi Uzmanı Ozan Bingöl yaptı. Vakıf ve derneklere bu kaynağın son üç yılda (22 yılda değil, üç yılda. – Nurullah Efe Ankut) Gençlik ve Spor Bakanlığı kanalıyla dağıtıldığını belirtti. Vergilerimiz nereye gitti bulun diyerek Sayıştay’ı göreve çağırdı.”
Ondan önceki yıllarda ne yaptı?
Aynı oranda milyarlarca, yüz milyarlarca lirayı bu vakıf ve derneklere aktardı. Yani bu vakıf ve dernekler, Tayyipgiller’in kurmakta olduğu Faşist Din Devletinin yeni devlet kurumlarıdır. Diyoruz ya ikili devlet var Türkiye’de diye. İşte Faşist Din Devletinin kurumları bunlar. O yüzden Laik Cumhuriyet’in hazinesinden çalıyor, bunlara aktarıyor.
Tabiî Laik Cumhuriyet’in hazinesine nereden gidiyor?
Halkımızın alın terinden gasp edilen ve sermayeye dönüşen zenginliklerinden gidiyor. Yani halkımızın kanını kurutmaları, kuru ekmeğe, kuru soğana muhtaç etmeleri bu hayâsızca vurgun, çapul, soygun sonucunda oluşmuştur.
Yine bir örnek daha verelim: Yine bu namuslu Maliyeci Ozan Bingöl tespit etmiş;
“Kamu bankaları reklam harcamasında özele 365 kat fark attı.”
Yani özel bankalar, diyelim Akbank, Yapı Kredi bin liralık reklam harcaması yapmışsa; Ziraat Bankası, Halkbank 365 bin liralık reklam harcaması yapmış. Şu çılgınlığa bakın! İlla reklam yapılacaksa devletin TRT’si var. 8 bin kişi çalışıyor orada. Orada yayınlatsın bu bankaların reklamını. Ama mesele o değil. Yandaş medyaya sermaye aktarmak ve onları finanse etmek. Akit, Yeni Akit, Akit TV, A Haber bunlar durduk yerde para kazanmıyorlar. Bunların çalışanlarının aldığı yüz binlerce liralık maaş, yöneticilerinin aldığı milyonlara ulaşan maaş nereden geliyor? Kamu bankalarından. Yani kamu malı hırsızlığıyla Tayyipgiller’in el koyup bu yandaş medyaya aktarmasıyla yaşıyor bunlar. Bunlar da Tayyipgiller Faşist Din Devletinin durup dinlenmeden propagandasını yapıyorlar ve Laik Cumhuriyet’e kin ve nefret kusuyorlar yalanlarla, düzenlerle, namussuzca, alçakça yalanlarla. Görevleri o, o yüzden bunları finanse ediyor Tayyip.
“Vergi Uzmanı Ozan Bingöl Ziraat ve Halk Banklarının 19 yıllık reklam harcamasını dolar bazında hesapladı. Ziraat’ın 19 yılda 492 milyon, Halkbank’ın 790 milyon dolarlık reklam verdiğini belirledi.”
Evet, toplam 1 milyar 282 milyon dolar bu yandaş medyaya, bu besleme medyaya para aktarılmış hazineden. Yani halkımızın alın terinden, ekmeğinden, sofrasından gasp edilerek, çalınarak, el konularak biriken para, sermaye aktarılmış bunlara. Böylesine hayâsızca bir vurgun ve soygun var; bunlar zıvanadan çıkmış durumdalar. Hiçbir şeyleri bilmezlikten değil, bunların yapıp ettikleri her şey planlı, programlı, hainane bir hedefe yönelik.
Saray’ın bir saatlik gideri, bir buçuk milyon lira. Bir saatte Saray’ın harcadığı para, Tayyip’in, Atatürk Orman Çiftliğini gasp ederek, onun ortasına oturttuğu Kaçak ve Saray’ın bir saatlik gideri, bir buçuk milyon lira. Çıldırmış bunlar ya!
Amerika’ya nasıl gidiyor geçen Birleşmiş Milletlerin açılış günündeki toplantısına?
5 uçakla gidiyor. Makam aracını, zırhlı makam araçlarını bile askeri kargo uçaklarıyla taşıtıyor; yüzlerce yandaş taşıyor oraya.
Ama bakın yine aynı gazetede bu kamu bankalarının soygun haberinin, hemen yanı başında:
“İstanbul’dan Ankara’ya uçtu.”
Kim?
Finlandiya Cumhurbaşkanı.
“Cumhurbaşkanı tarifeli uçağa bindi.”
Bakın tarifeli uçakla geliyor ülkesinden İstanbul’dan Ankara’ya da tarifeli uçakla gidiyor.
“İtibardan tasarrufu emeklisine 58 bin lira aylık veren Finlandiya Cumhurbaşkanı yaptı.”
Bizimki ne yapıyor?
Emeklisine 12 bin 500 lira vererek açlık sınırının altında sürünerek, acı çekerek yaşamaya mahkûm ediyor.
Açlık sınırı ne?
19 bin 504 lira.
Demek ki 7 bin lira, açlık sınırının daha altında bir para veriyor emeklisine. Böylesine zalim, vicdansız, kansız bu iktidar.
Ondan sonra Kaçak Saray ve yandaşları lüks içinde har vurup harman savuruyorlar.
Ama Finlandiya, o da kapitalist, emperyalist bir devlet ama buna rağmen orada, kendi ülke sınırları içinde kanunlara herkes uymakla mükellef. Bakın TL bazında, bir Finlandiyalı emekli 58 bin lira alıyor. Ama devletin yöneticileri işte hiçbir israf yapmıyorlar. O yüzden onlar gelişkin, emperyalist, güçlü ülkeler. Biz ve bizim gibi İslam ülkelerinin yöneticileri ise saraylarda lüks, zevkusefa içinde. Halkları sürünerek yaşıyor, hep aynı durum.
Ama Tayyipgiller artık iyice zıvanadan çıkmış durumdalar. Daha önce de belirttik Tayyip’in akıl sağlığı yerinde değil. Mental olarak; Narsistik Kişilik Bozukluğu, Mitomanik Kişilik Bozukluğu, Kriminal Psikopatik Kişilik Bozukluğu hastası. Ve bu hastalıkları taşıyor bu adam. Bir tek gün bile, en alt düzeyde bile, muhtarlık seviyesinde bile görev yapmaması, yaptırılmaması gereken bir adam. Öbürleri de; biz bunun sayesinde bu vurgunu vurabiliyoruz, bu servetleri edinebiliyoruz, onun sayesinde böyle lüks içinde yaşıyoruz diye, onun şakşakçılığını yapıyorlar.
Bu da Cuma gününün Sözcü Gazetesi. Yani bankaların nasıl soyulduğunu Ozan Bingöl’ün tespit ederek anlattığı, onun haberinin yer aldığı gazete. Manşet;
“Dünyanın en kârlı, en kolay ticareti Türkiye’de yapılıyor. Garantili hayat, yandaşlar rahat. Araç geçse de geçmese de parası tıkır tıkır ödenen projelerin maliyeti katlandı. Hazinenin yükü arttı. 9 müteahhittin cebi doldu, yüzü güldü.”
Yahu bu köprülerden, tünellerden, yollardan, havaalanlarından geçen araçların iki üç misli, beş misli, on misli hatta Zafer Havaalanında olduğu gibi otuz misli garanti veriliyor; araç geçecek, bu kadar yolcu bu havaalanına inecek, diye. Ve bu aradaki fark yani hiçbir zaman geçmeyen yolcuların, uçmayan yolcuların ödeyeceği paranın müteahhitlere hiç aksatılmadan tıkır tıkır ödemesi yapılıyor.
Nereden?
Hazineden.
Her yıl milyarlarca dolarlık soygun da bu yolcu uçmayan, yolcusu olmayan havaalanlarından ve köprülerden, yollardan, tünellerden kaynaklanıyor. Hatta hastanelerden… Hasta, müşteri yahu! Böyle bir şey olabilir mi? Dedik ya bunlar çıldırmış durumda.
Tabiî bu 9 müteahhidin cebine akmıyor o paralar, o milyar dolarlar. Orada da aslan payı kime?
Tayyip ve ailesinin cebine aktarılıyor.
Tayyip öyle durup dururken, saf değil, bu müteahhitlere yedirecek kendisi seyredecek. Yok! Kaymak tabakası yani vurgundan aslan payı hep Tayyip’in kasasına akar buradan da.
İşte böylesine hırsızlık, vurgun, soygun düzeni kurmuş bunlar. İnsan iğrenir mi, tiksinir mi, kızar mı, öfkelenir mi, öfkeden deliye mi döner varın siz düşünün…
İnsan diyebilir miyiz şimdi bunlara? Bırakalım vatandaşlığı, insan diyebilir miyiz?
Yine aynı Pazartesi’nin Sözcü Gazetesi’nde;
“Çalışma Bakanlığı liyakat anlayışını yeni bir boyuta taşıdı.”
Kim?
Çalışma Bakanı. Bakın sakallı Vedat Işıkhan değil mi burada?
“On binlerce genç mülakatta elenirken bu kez kayınpeder torpili işledi. Bakan Işıkhan’ın Üniversite arkadaşının damadı diplomatlığa atandı.”
Almanya’ya Ticari Ateşe olarak atıyor.
Kimi?
Vedat Işıkhan’ın üniversiteden arkadaşı olan Hüseyin Arabasüren bu kayınpeder, bu da damat atanan Diplomat Seyfettin Batuhan Gül. Kayınpederin lokantasında aşçıymış bu adam, bu damat. Mesleği aşçılık yahu; hiçbir siyasi, sosyal bir eğitimi yok, bir çalışılmışlığı yok, kamu görevi yapmışlığı yok. Kayınpederinin lokantasında aşçı ama kayınpeder Vedat Işıkhan’ın arkadaşı olunca Bakan ne yapıyor? Almanya’ya Ticari Ateşe olarak atıyor.
“Ataması açıktan yapılıyor.”
Sınav mınav, KPSS, şu, bu filan yok. Dedik ya bunlar ne anayasa bıraktılar ne kanun bıraktılar ne yönetmelik bıraktılar. Üç ciltlik kitabımızı “Kanunsuzlar” diye boşuna yazmadık biz; boşuna ceza almadık. O kitaplardan 4 yıl 8 ay ceza aldık. Kanunsuz bunlar… Bütün bunların kanun dedikleri, Kaçak Saray’da oturan Tayyip’in iki dudağı arasından çıkan buyruklar; başka bir kanunları yok bunların. O yüzden ne sınava giriyor ne mülakata ne bir şeye. Doğrudan hadi atar mıyız? Atarız. Hadi atadık bitti, yaptım oldu.
“Dört yıl görev yapacak, birinci derecenin birinci kademesinden aylık 7 bin 200 Euro yani 270 bin lira maaş alacak.”
Şuna bakın ya… Aşçı Almanya’ya atanıyor, Büyükelçiliğe Ateşe olarak; 270 bin lira aylık maaş alacak dört yıl boyunca. Ama ne yapıyor Tayyip?
Kendi Faşist Din Devletine kadro oluşturuyor böyle mamalayarak, mideden yani göbekten satın alıp kendine bağlayarak bu insanları, amaç bu. Dinle imanla, liyakatle, şuyla buyla ilgisi yok bunların. Tek liyakati; Faşist Din Devletinin bir tuğlası, bir kadrosu olur mu, olmaz mı? Oluyorsa her göreve uygun herkes.
Amaç ne?
Böyle bir din devleti kurmak, gerisi teferruat.
Böyle bir amacı var mı? Var. Bitti… Bunlarda anlayış bu, kanun bu.
O yüzden bugüne kadar bunlar binlerce suç işlemişlerdir akçeli suçlar, Cumhuriyeti yıkma suçları, vatana ihanet suçları, vatan toprağını satma suçları.
Ne diyoruz hep?
Ege’de 20 Ada ve 2 Kayalığımızı Yunanistan’a kendi eliyle teslim etti; böylesine hain bunlar.
Saygıdeğer Halkımız;
Sorgulayan bir akılla bu vurgunu, soygunu, bu hırsızlığı, bu yolsuzluğu önümüze koyup değerlendirmeyecek miyiz, analizini yapmayacak mıyız? Bu adamlara nasıl güveniriz biz?
Bunlar bizim canımıza okumuşlar, kanımızı kurutmuşlar; kendileri içinse cenneti bu dünyada yaratmışlar; saraylarda, köşklerde, lüks arabalarda yaşıyorlar. Tayyip’in 13 adet lüks uçağı var değil mi? Sarayının önünde, Bakanlıklarının önünde, lüks Mercedesler onlarca dizili durumda. Kaçak Saray’da 35 aşçı çalışıyor, 110 tane garson çalıştırıyor bu adam; 600 metrekarelik mutfağı varmış Kaçak Saray’ının. Dünyanın neresinde var böyle bir vurgun, böyle bir soygun, böylesine zıvanadan çıkmışlık, insanlıktan çıkmışlık?
Bunlar durup dinlenmeden din sömürüsü, din simsarlığı yapıyorlar, insanlarımızı Allah’la aldatıyorlar. Hz. Muhammed nasıl yaşıyor?
Tek katlı toprak bir evde. Hiçbir şeysi yok. Hurma dallarından yapılmış bir sediri var, onun üzerinde bir yastığı, bir de deve-keçi tüyünden dokunmuş kilimi var. Su kırbası var, bir de kap kaçağını koydukları malzeme sandığı, mutfak sandığı var. Başka bir şeyi yok.
Ve ne diyor Hz. Muhammed?
“Bir Müslümanın mülkünü bir deve taşıyabilmeli”, diyor.
Yani “bir deve yükü kadar olmalı gerçek bir Müslümanın bütün malı mülkü”, diyor. İnsanlar mal mülk peşinde koşmamalı. Mal mülk peşinde koşanlar, servet peşinde koşanlar vicdanı, merhameti, ahlâkı yitirir, diyor. Mekke İslam’ının özü bu. Ama bunlar dinden de çıkmış, imandan da çıkmış, ahlâktan, vicdandan, merhametten de çıkmış, insanlıktan da çıkmış yaratıklar.
Kalın sağlıcakla…
8 Ekim 2024