Bu mektepler de ne ola ki?..
Kaçak Saraylı Hafız!
Artık helvacı kabağı gibi ayan beyan ortaya çıktı ki senin yüksekokul diploman filan yok…
Bütünüyle emrin altına aldığın ve bir nevi hukuk bürona dönüştürdüğün YSK’nin, yasanın öngördüğü Devlet Başkanlığı Adayları için yüksekokul diploması olması şartının, “e-devlet” çıkışlı sıradan bir pusulayla da yerine getirilmiş sayılacağını açıklamasından sonra, artık biz de yüzde yüzlük bir kesin kanaate vardık ki senin hiçbir yüksekokulda okumuşluğun ve buradan 2, 3 ya da 4 yıllık bir diploma almışlığın filan yoktur.
Bu kesin gerçeği, bizim gibi aklını önyargısızca kullanabilen, zihin hasarına uğratılmamış her aydın görmüştür sanırız.
Biliyorsun; senin yüksekokul diploman olmadığı için Devlet Başkanlığı Seçimine katılman yasalarca mümkün değildir. Bu bakımdan adaylığının düşürülmesi gerekir talebiyle YSK’ye yaptığımız başvuru, öngördüğümüz gibi hemen reddedildi.
Adımız gibi onu da biliyoruz ki, o YSK denen kuruluşun, senin isteğin dışında bir karar oluşturması asla söz konusu değildir.
Fakat bize verdiği ret pusulasında, işin özüne ilişkin öyle bir gargara yaptı ki, aslında tevil yoluyla bile olsa, o da gerçeği itiraf etmek zorunda kalmış bulunmaktadır.
2 sayfalık ret kararının bir sayfası tamamen bizim taleplerimizi özetlemektedir. Öbür sayfanın da tamamına yakını laf dolandırmaktadır. Yani konudan ısrarla kaçmaktadır.
İşin özüne ilişkin 2 cümlelik yazıda ise aynen şunu demektedir:
“Yüksek Seçim Kurulunun 06/05/2018 tarihli, 2018/391 sayılı ile Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Grupları tarafından aday gösterilen Recep Tayyip ERDOĞAN’ın başvuru evraklarının incelenmesi neticesinde herhangi bir eksiklik olmadığı anlaşıldığından, adaylık başvurularının kabülüne karar verilmiştir.”
Saygıdeğer arkadaşlar;
Bakın burada bile nasıl kaçıyor konunun esasından YSK…
“Başvuru evraklarında herhangi bir eksiklik olmadığı anlaşıldığından”, ibaresini oluşturuyor.
Biz eksiklik var, demiyoruz ki. Verdiği evraklardan yüksekokul mezunu olduğunu gösteren ve diploma adıyla anılan belgenin sahteliğini iddia ediyoruz.
Sen; sahte değil, gerçektir, diyebiliyor musun?
Diyemiyorsun…
Eksiklik yoktur filan diyerek gargaraya getirip konunun üzerini kapatıp geçiyorsun…
Psikolojik sorgulama teknikleri açısından YSK’nin verdiği bu yanıt bütünüyle onun suça ortak olma telaşıyla yaptığı bir tutarsızlığı, bir saçmalamayı göstermektedir.
Bir defa, konuyu saptırmak için, 2 sayfalık cevap metninde asla esasa girmemektedir. Yukarıda andığımız kısacık bölümde ise, “evraklarda eksiklik yoktur”, diyerek yine işin esasına girmeden, yani evrakın gerçek mi, sahte mi olduğu konusunda herhangi bir beyanda bulunmadan işi geçiştirmiş olmaktadır YSK.
Kriminoloji Bilimine göre de yalan söyleyen bir zanlı aynen bu tutum içine girer. Olay gününü işaret ederek; “Ne yaptınız o gün? Sabah kalktığınız andan başlayarak gece yattığınız ana kadar tüm yaşantınızı anlatın.”, dediğiniz zaman size yataktan nasıl kalktığını, nasıl traş olduğunu, dişlerini fırçaladığını, kahvaltıyı hazırladığını, kahvaltıda neler yediğini, içtiği çay ya da kahvenin çeşidini vb. durumları uzun uzun anlatır.
İşi varsa işindeki durumlardan söz eder uzun uzun. Yoksa her zaman gittiği lokal, kahve ya da takıldığı yerleri anlatır ayrıntılıca. Ama iş suçun işlenme saatine geldiği anda orayı bir ya da iki cümleyle hemen geçiverir. Yine sonrasını anlatmaya başlar, devam eder uzun uzun. Gece kimlerle buluştuğunu, nasıl vakit geçirdiğini, eve saat kaçta döndüğünü, döndükten sonra dinlenme kahvesi içtiğini, televizyondaki bir diziye ya da müziğe takılıp zaman geçirdiğini anlatır da anlatır.
YSK de aynı yönteme başvuruyor. Kriminoloji uzmanları, bu şekilde ifade veren bir zanlının suçlu olduğuna yüksek ihtimalli bir hükümle yaklaşırlar.
Kaçak Saraylı Hafız’ımız sadece Fatih İmam Hatip Okulunu bitirmiştir. Ergun Poyraz’ın anlatımına göre de ikmale kalmış, bütünleme sınavlarına girmiş, o sınavlarda da yeterli başarıyı sağlayamadığı için kurul kararıyla mezuniyetine olur verilmiştir. Başkaca da hiçbir okula gitmemiştir.
O yıllarda İmam Hatip Okulu mezunlarının yüksekokullarda okuyabilmeleri için lise fark derslerinden sınava girip lise mezunu diploması almaları gerekirdi.
Meslek Liselilerin, tabiî İHO da bunların içinde, bu fark derslerinden sınava girecekleri okullar her ilde bir ya da daha fazla olurdu. Bu okullara başvurup buralardan sınava girerek lise diploması alınması gerekirdi.
Kaçak Saraylı’nın da o zamanlar bu sınavlar için belirlenmiş olan Eyüp Lisesine girerek fark dersleri sınavlarını verip buradan lise diploması aldığı iddia edilmektedir.
Fakat Eyüp Lisesinin bile, Ergun Poyraz’ın araştırma sonucuna göre, Tayyip Erdoğan’ın liselerine herhangi bir başvuruda bulunmadığı, kaydının küreğinin olmadığı; dolayısıyla da burada sınavlara girip lise diploması filan almadığı açıklanmış bulunmaktadır.
İşin en önemli kilit noktalarından birisi budur. Lise diploman yoksa zaten ne İktisadi Ticari İlimler Yüksekokuluna kayıt yaptırabilirsin, ne Marmara Üniversitesine, ne İstanbul Üniversitesine, ne de herhangi bir başka üniversiteye…
Kaçak Saraylı Hafız’ın durumu da işte budur…
Üniversite diplomam diye ortaya çıkardığı her iki belge de birbiriyle uyumsuzdur, imzasızdır ayrıca da. Yani Rektör ve Dekan imzaları yoktur. Yazı karakterleri de birbirinden farklıdır. Her ikisinin de sahteliği, geçersizliği kesinkes kanıtlanmış bulunmaktadır.
Sözü uzatmayalım:
Senin diploman filan yok, Hafız. Dolayısıyla da sen hiçbir zaman Devlet Başkanı ya da “Cumhurbaşkanı” filan olmadın. O sıfatlarla attığın bütün imzalar geçersizdir, hukuk diliyle yok hükmündedir.
Ayrıca da sen, Resmi Evrakta Sahtecilik yaptın, bir suç daha işledin.
Ardına ABD Emperyalist Haydudunu ve AB Çakallarını alarak zavallı cahil, bilinçsiz insanlarımızı Allah’la aldatıp kandırdın yıllar boyu…
Ama yolun sonuna geldin, Hafız…
Senin diplomasızlığını ve milleti ahmak yerine koyarak kandırdığını ispatlayacağız. Tüm millet görecek, anlayacak, şaşıracak, öfkelenecek ve isyan edecek sana karşı.
Milletimize sözümüz olsun bu.
Ayrıca şunu da göstermiş olacağız bu vesileyle:
Meclisteki Amerikancı Beşli Çete’nin tamamının, senaryosu ABD ve onun casus örgütü CIA tarafından yazılan, onlar tarafından sahneye konulan ve CIA-Pentagon-Washington tarafından yönetmenliği yapılan ihanet oyununun, yani ihanet tiyatrosunun değişik aktörleri olduğunu. Onların hiçbiri gerçek muhalefet değil. Tıpkı senin çıkardığın diplomalar gibi sahte.
Ne yapıyor, Muharrem Efendi, Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü önünde?
Diplomasının fotokopisini dağıtıyor.
A şaklaban, senin diplomanı soran, konu eden var mı?
Diplomasız olan Tayyip…
Niye ona yönelik eylemde bulunmuyorsun?
Soytarılık işte…
Biz ne yapıyoruz?
“Senin diploman sahte, Hafız.”, diyoruz. “Sen Devletbaşkanlığı yapma yeterliliğine sahip değilsin. Sen resmi evrakta sahtecilik yapıyorsun. Suç işliyorsunuz YSK’yle birlikte. Sizin hiçbir meşruiyetiniz yok.”
İnce Efendi buralara gelmez tabiî.
Nerelere gelir?
AKP’gillerin parti merkezine. Üstelik de Kaçak Saray’a da giderim, der. Vay İnce Efendi vay…
Rahmetli şairimiz Ece Ayhan’ın deyişiyle; diyorsun ki muhalefetimiz; “Mor Külhanidir Abiler.”
Saraylı Hafız Tayyip Efendi,
Bak, sana “hemşehrim” diyerek kucak açıp yol da gösteriyor, İnce Muharrem Efendi. “Devr-i sabık yaratmayacağız”, diyor.
Yani adam paspasçı. Almış eline arap sabunlu suyla dolu kovayı ve ucu paçavralı sopayı, senden geriye kalan ne varsa hepsini silip süpürüp atıvereceğiz, bir kenara ya da çöpe, diyor. Sen hiç telaşlanma, diyor. Gel bu işi direnmeden bana devret, ortak efendimiz ABD’ye biraz da ben ve avanem yani Yeni CHP hizmet etsin, diyor.
Hep sen mi hizmet edeceksin ölünceye dek? Üstelik aynaya bakınca göreceğin gibi çok da yoruldunuz sen de AKP’giller’in de, diyor.
Fakat biz öyle değiliz. Herkes söylediğinin ve yaptığının hesabını verecek!
Hiçbir şey gizli kalmayacak! Gözden kaçmayacak, unutturulmayacak, geçiştirilmeyecek!
Hz. Muhammed ve Kur’an’ın adaleti neyse, bizim adaletimiz de odur, Hafız! Bundan kaçışınız yok.
Velhasıl; bu dünyada biz, öbür dünyada Din Günü’nün sahibi, hak ettiğiniz cezayı ne bir eksik ne bir fazla, yani tamı tamına vereceğiz…
Ha, sadece size değil. Meclisteki Beşli Çete’nin diğer mensuplarına da, ABD işbirlikçiliği, dolayısıyla da vatana ve millete ihanet etmiş olmalarından dolayı suçlarının karşılığı olan ceza verilecektir hukuka bağlı, tarafsız mahkemeler tarafından.
Amerikancılık, NATO’culuk, BOP’çuluk, ABD ve AB Emperyalist Haydutları Ortadoğu’yu kan gölüne çevirirken onlara yapılan şakşakçılık ağır suçlardır. Hem bizim açımızdan, hem de Tarih açısından.
Hep söylediğimiz gibi bizde mürur-u zaman yoktur. Kur’an’da da olmadığı gibi…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
31 Mayıs 2018
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı