“Bin Kalıplılar”da kalıp değişir, ihanet değişmez! (16)

31.01.2021
564
A+
A-

15 Temmuz Ganimet Savaşı Tayyipgiller’in zaferiyle sonuçlanınca, sağlı sollu bütün çıkarcılar Tayyipçi geçinmek sevdasına yakalandılar. Daha doğrusu parsa kapma ve kelle kurtarma yarışına giriştiler. Tez şuydu: 15 Temmuz Amerikancı gerici “darbe”si Tayyip’e karşı yapıldı. Tâ 17-25 Aralık 2013’ten bu yana hatta 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Fetocu savcılar tarafından ifadeye çağırılmasından bu yana yani Tayyip’e karşı FETÖ’nin ilk hamlesinden bu yana FETÖ’yle gerçek mücadeleyi yapan tek kişi Tayyip’tir. Bundan sonra da bizi FETÖ belasından kurtaracak kişi Tayyip’tir. Bu tezi “Ergenekon Davası” mağduru, Genelkurmay Başkanlığı yapmış yani kurmay bir asker olan İlker Başbuğ’a kadar savundu bu kesim. Yani Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak üzere CIA tarafından örgütlenmiş FETÖ’den Türkiye’yi, yine CIA tarafından Laik Cumhuriyet’i yıkmak üzere örgütlenmiş ve 15 Temmuz’u; “Allah’ın bir lütfu”, diye kutsamış Ortaçağcı Tayyip kurtaracaktı bu güruha göre.

Ve bu güruhtan insanlar, Tayyipgiller’in borazanı haline gelmiş olan yandaş, yalaka havuz medyasının televizyonlarında, gazetelerinde vazgeçilmez aktörler olarak istihdam edildiler. Sağ kesimden gelen yalakalar bakımından olağanüstü bir durum yoktu. Onlar görevlerine devam ediyorlardı. Tek bir şart vardı onlar için: Geçmişte FETÖ’ye ne kadar övgü düzmüşlerse şimdi onu çok aşan dozda küfür edeceklerdi. Bu konuda sağ kesimden gelenlerin şampiyonu kimdir ölçmek mümkün değil…

Ama çok inandırıcı olabilmek için “sol” görünen kesimden insanlar da bu kervana katılmalıydı. Bu hem Tayyipgiller’in inandırıcılığını arttıracak hem de Tayyipgiller’in Antiemperyalist, Antiamerikan görünmelerini sağlayacak böylece halk nazarında Tayyip’in kredisini yükseltecekti. Bu yalakalıkta, ikbal, mevki ve siyasi, maddi kazançta yarışan yarışana… İsim belirtmek değer vermek olur.

Fakat bir kişi var ki, isim verilmese yeni nesillerin onu tanıması içyüzünü görmesi gölgelenebilir. Bu kişi, “sol” görünüp hep CIA hizmetinde bulunmuş, bu görevini hiçbir zaman aksatmamış, her yeni dönemde yeni bir kalıba girerek hizmette kusur etmemiş; tâ 1970’te Hikmet Kıvılcımlı’nın “CIA Sosyalisti” diyerek kulağından tutup teşhir ettiği, Doğu Perinçek’tir. Yani “sol” görünümlü yalakaların, hainlerin açık ara şampiyonu, yandaş medyanın ekranlarında ve gazetelerinde her gün arzı endam eden Doğu Perinçek’tir. Ortaçağcı Tayyipgiller’in en büyük destekçisi unvanının tartışmasız sahibidir.

Biz onun nasıl kalıptan kalıba girdiğini gözler önüne seren, Nurullah Ankut (Efe)’nin kaleme aldığı 26 makalesini yayımlamıştık. Bu makaleleri, “Bin Kalıplılar” adıyla büyük boy 617 sayfadan oluşan bir kitapta da derlemiştik. (Nurullah Ankut, Bin Kalıplılar, Derleniş Yayınları, Mayıs 2015)

Fakat onun “bin kalıba” sığamayacağını da şöyle belirtmiştik:

“(…) Tabiî son kalıbı dedikse şimdilik kaydını da koymak gerekir. Bundan sonra hangi kalıplara gireceğini kadim dostu Yalçın Küçük bile (kesinlikle değişeceğine emin olmakla birlikte) bilememektedir. Bilemediğini zaten yazıp çizmektedir. Yani biz de adımız gibi eminiz ki Allah ömür verirse Doğu Perinçek’in bu son kalıbı, sondur ama, en son kalıbı değildir…

“Onun görevi, antiemperyalist uyanışı her dönemde evirip çevirerek yine emperyalizmin kanalları içine akıtıp buharlaştırarak yok etmektir.

“Buna izin verilemezdi.

“Kitap okununca görülecektir:

“İzin verilmemiştir…” (Bin Kalıplılar, Önsöz, s. 21)

Doğu Perinçek’in bu yeni girdiği-gireceği kalıpların anlaşılması; gerçek yüzünün iyice görülmesi, genç kuşaklarca da bilinip tanınması için ve hak ettiği hainlik rütbesinin bizzat halklarımız tarafından ve bir kez daha alnının ortasına çakılması için (hukukçu üslubu ile söylersek); bu makaleleri bir kez daha Türkiye Halklarının önüne koymak kaçınılmaz bir görev olmuştur.

***

Söyle bakalım parti hırsızı Bin Kalıplı Fırıldak!

“Milliyetçiliğe hayır” diye slogan atan kimdi?

Bilindiği gibi, bu Bin Kalıplı madrabaz ve kendisine benzeterek çürüttüğü PDA Avanesi kısa süre önce bunların yapıp ettiğini “Sosyalizm Çakallığı”, “CIA Sosyalizmi”, “Sokak Fahişeliği” olarak değerlendiren Kıvılcımlı’nın hatırası olan Vatan Partisi adını utanmazca bir yavuz hırsızlıkla çalıp İP olan adlarını Vatan Partisi olarak değiştirmişti. Biz, bu hırsızlama ürüne “Yeni Sahte Vatan Partisi”, demiştik. Gerçeğiyle de zerrece ilgisinin, benzerliğinin bulunmadığını belirtmiştik.

İşte bu uğrulama günlerinde ne demişti bu siyasi ahlâk fukaraları?

“Milliyetçiler, Halkçılar, Devrimciler”

Ne diye çağırıyor, kandırdığı insanları kongre salonuna bu Bin Kalıplılar?

İşte gördük. Milli Kuvvetler, Milli Hükümet için gelmeliymiş oraya.

Yine bilinmektedir, bunlar birkaç yıldan beri “Milli Güç Birliği” oluşturma çağrıları yapıyorlar ve “Milli Anayasa Forumları” düzenliyorlar, değişik il ve ilçelerde.

Diyeceğimiz, “milli”, “milliyetçilik”, “milli kuvvetler”, “milli güç birliği”, “milli hükümet” gibi kavram ve terimleri hiç dillerinden düşürmüyorlar. Hani bir zamanlar da “Mao Zedung Düşüncesi”, diye bir terimleri vardı bunların. Bunun yanına, “Yeni Çarlar”, “İki Süper Devlet”, “Sovyet Sosyal Emperyalizmi” gibi birkaç terim daha eklerler ve de durmadan tarikat müridinin zikir tespihi çektiği gibi tekrarlar durulardı bunları gün boyu. Şimdi onları terk ettiler. Artık yeni zikir sözcükleri yukarıdakiler, yani hep milli ile başlayan söz ve terimler.

Evet yoldaşlar, çok değil, 20-24 yıl kadar önce bu Bin Kalıplılar güruhu milliyetçilik konusunda bakalım ne demiş. Şimdi 1987 ile 1993 yılları arasında çıkarmış oldukları “2000’e Doğru” dergilerine gidelim. Onun değişik sayılarından milliyetçilik üzerine söylediklerini aktaralım. Aktaralım ki bunların o günkü kalıplarının içeriği, muhtevası ne imiş, bunu normal zekâya sahip temel eğitim öğrencileri bile netçe görüp kavrayabilsin:

“Türk milliyetçiliği, Kürt sorununun çözüleceği topraklarda iflas etti.

“Türk milliyetçiliği, kendi sınırını çizmiştir; Anadolu’yu Fırat’ın doğusu ve batısı diye ikiye bölmüştür.

“(…)

“Türk milliyetçiliği, Kurtuluş Savaşı’na önderlik etti ama dünya kapitalist sisteminin dışına çıkamadığı için kaçınılmaz olarak emperyalizmle işbirliği içine girdi. Türk milliyetçiliğinin son 50 yıldaki programı, ‘Küçük Amerika’ olmaktır.

“Milliyetçi Özal, Prezidan Bush’un telefon arkadaşı, Milliyetçi Demirel, Amerikan Morrison firmasının mümessilliğinden geliyor. Altı Ok milliyetçisi İnönü, Avrupa sermaye çevreleriyle birlikte. Piyasacı Ecevit gene Avrupacı. Türkeş’in MHP’sinin CIA ile ilişkileri eskiden beri biliniyor.

“(…)

“Türk milliyetçiliği, emperyalizmin güdümündeki bu konumu nedeniyle milletin ezici çoğunluğunun hayati çıkarlarından kopmuştur ve bu yüzden çıkmazdadır.

“(…)

“Görüldüğü gibi Türk milliyetçiliği, Kürt milliyetçiliğinin sırtına binerek Fırat’ı geçme çabasında. Milliyetçilik milletleri birbirine kırdırıyor ama burjuvazileri de emperyalist-kapitalist sistem içinde buluşturuyor. Emekçilere karşı işbirliği halindeler.

“(…)

“Milliyetçilik, dünyanın hiçbir yerinde emekçiler için çözüm değildir. Hele bizim yaşadığımız Kavimler Kapısı’nda ve Ortadoğu’da, milliyetçilik, milli düşmanlıkları besliyor ve emperyalizme, ezilen milletleri birbirine karşı kullanma olanağı tanıyor.

“(…)

“Milliyetçilik ile piyasa birbirinden ayrılmaz. Milliyetçilik piyasanın ideolojisidir, başka deyişle burjuvazinin ideolojisidir, piyasa temelinde var olur.

“(…)

“Milliyetçiliğin özrü olmaz. Milliyetçilik, milliyetçiliktir. Kavimler Kapısı’nda artık milliyetçilik sökmez, zararlıdır, birleştirici değil bölücüdür, barışçı değil, kavgacıdır.

“(…)  

“Sosyalist Parti milliyetçiliği reddediyor, yurtseverliği ve enternasyonalizmi savunuyor.”

“SOSYALİST PARTİ’NİN SLOGANLARI:

“(…)

“Milliyetçiliğe hayır” (Doğu Perinçek, 2000’e Doğru, 15 Eylül 1991, 29. Sayı, s. 10-15)

“Bu Kavimler Kapısında Türk milliyetçiliği ancak bölücü rol oynar.” (Doğu Perinçek, 2000’e Doğru Dergisi Başyazısı: Devlet İki Ülke Yaratıyor, 27 Mayıs 1990)

“Milliyetçilik, Ortadoğu halklarının sırtında bir cesettir artık, ağırdır ve çürümektedir.” (Doğu Perinçek, 2000’e Doğru Dergisi Başyazısı: Kürt Felaketinin Tek Kârlısı, 21 Nisan 1991)

Ne diyor yukarıdaki satırlarda Bin Kalıplı Şef özetçe, yoldaşlar?

“Milliyetçilik piyasanın ideolojisidir, başka deyişle burjuvazinin ideolojisidir”, “Milliyetçilik, Ortadoğu halklarının sırtında bir cesettir artık, ağırdır ve çürümektedir.”

Bu düzenbaz ve ekibi 1969’dan 2000 yılının ortalarına kadar işte bu görüşü savundu. 2000 yılının sonlarına doğru artık o kulvarda kendisine ekmek kalmadığını, kendisinin yetiştirdiği, bizim bugün “Sevrci Soytarı Sahte Sol” diye adlandırdığımız güruhun, boynuzun kulağı geçişi gibi kendisini bu alanda geçip gidişini görünce, aniden ve birden kulvar değiştirdi, yol değiştirdi, hat değiştirdi, yön değiştirdi. O güne kadar savunduğu hattın tam zıttına-karşıtına yöneldi. Koyu ulusalcı, milliyetçi oynamaya başladı artık. Bu alan onun tarafından nasıl olsa kirletilmemişti daha. İpliği pazara çıkmamıştı. Dönekliği, fırıldaklığı, madrabazlığı, yalancılığı, demagogluğu pek bilinmiyordu bu alandaki insanlar tarafından. Böyle olunca da bu alanda Bin Kalıplıların kolayca kandırabileceği bol miktarda insan var demekti. İşte bu hesabı yaptı Bin Kalıplı ve aniden kalıp değiştirdi. Eskisinden çıkıp yenisine giriverdi. Biliyoruz ya; kalıp değiştirmek onun için sıradan işlerdendir. Kolay ve basittir.

Hesabında da çok fazla yanılmadı bu Bin Kalıplı. Geçenlerde yaptığı hırsızlık kongresinde topladığı insanların sayısına bakılırsa, geçici bir süreliğine de olsa bir başarı elde etti. Öyle ya, 15 bin insana yakın bir kitleyi toplayabildi o salona. Bu tabiî ki bir başarı sayılır. Ama hep belirtelim ki kısa süreliğine.

Ne der atasözümüz?

“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar”.

Üstelik de bu, haindir, dönektir, düzenbazdır, fırıldaktır, demagogdur aynı zamanda. İnsani his yoksunudur. İşte böyle olmasına rağmen bu kadar insanı kandırabildi ve o salona doldurabildi, yaptığı aşağılık parti hırsızlığını o insanlara alkışlatabildi. Olsun bakalım. Ne diyelim…

Fakat erken bayram etmesin. Eski kulvarında olduğu gibi bu yeni kulvarında da içtenlikli insanlar bu Bin Kalıplı’nın ve ekibinin ne mal olduğunu eninde sonunda görüp öğrenecek ve o bataklığı terk edecektir. Bundan eminiz. Hiç kuşkumuz yok.

Bizim bu yazılarımızsa bir uyarıdır. Şimdilik kandırılmış, saf, bilinçsiz insanların aylarını, yıllarını orada heba etmemeleri için yapılan bir iyi niyetli uyarıdır sadece. Diyoruz ki, o yol çıkmaz. O yolun sonu yok. O yolun sonu hüsran. Bu gerçeği görmek ve anlamak için orada boşu boşuna emeklerinizi tüketmeyin, harcamayın.

Bunun için de gerçeği görmede size kılavuzluk edecek biricik yetiniz olan aklınızı özgürce, her türlü önyargıdan, bönyargıdan uzak olarak, arınmış olarak kullanmaktan asla geri durmayın, çekinmeyin.

Eğer bunu yapamazsanız, Tayyip’in “hülooğğğ”cularından bir farkınız kalmaz. Hep bildiğimiz gibi o “hülooğğğ”cular bir zavallılar grubu aslında. Ne yaptıklarını, neye ve kime hizmet ettiklerini anlayamayacak denli akıllarına, insanlıklarına sırtlarını dönmüş, acınacak haldeki zavallılar grubu.

İşte onlardan olmayın diyoruz biz.

Tayyip’in “hülooğğğ”cularını uyarmak, akla ve insanlığa döndürmek için büyük çabalar harcıyoruz, bilindiği gibi. Ama onların uyanması daha çok büyük çabalar, emekler ve zaman ister. Öyle görünüyor. Sonunda başaracağız ama. Uyandıracağız onları da. İşte şimdi bile bayır aşağı gidiş başladı Tayyipgiller’de.

Son olarak biz diyoruz ki size, siz bari erken uyanın. Hem emeğinize, dolayısıyla da kendinize yazık etmeyin, hem de bizi daha çok yormayın. Bütün dediğimiz bundan ibaret…

Milliyetçilik konusunda doğru devrimci tutum nedir?

Öncelikle, Kıvılcımlı Usta’nın milliyetçilik üzerine söylediği şu birkaç veciz paragrafı izleyelim:

“Milliyetçiliklerini yabancı sermayeye maske yapmak istemediler mi, konkret [somut] konularda sosyalistlerle yol arkadaşlığı etmek zorundadırlar.

“(…) Türkiye’de olsa olsa ancak 1000 kişide 1 kişi gerçekten EMPERYALİZM ve KAPİTALİZM çıkarlarıyla kendi çıkarlarını paralel sayabilir.

“(…) Türkiye’nin en az 40 yıllık yanılgısı ve yenilgisi, MİLLİYETÇİLİK sözcüğünün SOSYALİZM’den başka hiçbir anlama gelemeyeceğinin bir türlü kavranılmak istemeyişinden doğmuştur. Bu denklemi tersine çevirince de aynı sonucu buluruz.” (Hikmet Kıvılcımlı, Türkiye’de Sosyalist Konferansı İçin Çağrı, Sosyalist Gazetesi, Sayı 1, 20 Ocak 1967)

Millet deyince, bir toplumun ezen ve ezilen-hâkim ve mahkûm tüm sosyal sınıf, tabaka ve zümrelerinden oluşan bir yapı akla gelir. Yani her millet, çıkarları ve durumları egemen üretim yordamı içinde birbirine zıt insan kümelerinin oluşturduğu sosyal sınıflardan, ara tabakalardan ve zümrelerden oluşur. Milliyetçilik dendiğinde, bunun tümünden yana olmak akla gelir ilk başta. Yani tümünün hak ve menfaatlerini gözetmek, savunmak akla gelir. Ama bu sadece bir görünüştür, dolayısıyla da bir yanılgıdır. Çünkü milletin içindeki insan kümelerinin çıkarları birbirinin tam karşıtıdır.

O zaman birbiriyle çelişik çıkarlara sahip insanların tamamını nasıl savunacaksınız? Bunların ortak hak ve çıkarları olabilir mi hiç?

Olamaz.

O zaman ne yapacağız?

Milleti oluşturan şu yapıya ya da şu sosyal bileşime dikkat edeceğiz:

Kıvılcımlı Usta’nın yukarıdaki satırlarda da çok açık olarak ortaya koyduğu gibi, milletin binde 999’unu halk dediğimiz ezilen sosyal sınıf, tabaka-katmanlar oluşturur. Tabiî bu 999’un tamamı aynı oranda, düzeyde ezilmez. Aralarında farklar olur. Ama sonuç olarak hepsi egemen düzen içinde bir şekilde ezilir, sömürülür, emeği gasp edilir. Öyleyse, millet içinde ezenler yani sömürgen, hâkim sınıf ya da sınıflar diyelim, toplumun ancak binde 1’ini oluşturur. Millet içinde işte bu kadar azınlıktır bu sömürgen, emperyalizm işbirlikçisi halk düşmanı sınıflar (Antika Tefeci-Bezirgânlar ve Modern Finans-Kapitalistler). Bu binde 1’lik kesim sadece binde 999’luk halka düşman değildir. Aynı zamanda vatana da düşmandır. Çünkü o, Batılı Emperyalistlerin yani ABD, AB ve Japon Emperyalistlerinin Türkiye’deki yerli ortağıdır, işbirlikçisidir, her anlamda müttefikidir. Yani bu sömürücü azınlık, halktan ayrı, halka düşman yabancı ağababaları olan emperyalistlere ise dosttur, onlarla kaynaşıktır. Bu gerçeği hiç unutmamamız gerekir.

Öyle olunca, şu soru önümüze çıkar: Biz milliyetçiyiz derken bunlardan hangisinin çıkarını savunacağız? Hangisinden yana olacağız?

Kuşkusuz eğer namuslu ve gerçekçi olacaksak, halkın yanında olacağız, halkın çıkarlarını savunacağız. Vatana da, milletin binde 999’unu oluşturan büyük kitleye de düşman olan küçücük azınlığın yanında olmayacağız. Tam tersine ona karşı olacağız. Hatta ona düşman olacağız.

Eğer böyle yapmazsak milliyetçiliğimiz de insanlığımız da sahte olur, göstermelik olur.

İşte tüm bu sebeplerden dolayı Kıvılcımlı Usta, yukarıdaki satırlarında gerçek milliyetçiliğin sosyalizmden başka, yani halkın hak ve çıkarlarını savunmaktan başka bir şey olmadığını, başkaca bir anlama gelemeyeceğini ortaya koyuyor.

Ve şu gerçeği de acı acı belirtiyor: En az 40 yıldan beri böyle yapılmadı, diyor. Tam tersi yapıldı, binde 999 görmezlikten gelindi, sadece binde 1’in çıkarları savunuldu, ona hizmet edildi, onun yanında olundu, diyor. İşte başımıza gelen bütün felaketlerin sebebi de buradan kaynaklandı, diyor.

Demek ki yoldaşlar, gerçek, içten, samimi milliyetçi; halkçıdır, sosyalisttir. Yabancı emperyalistlere ve onların Türkiye’deki hain işbirlikçilerine karşıdır, düşmandır. Yani TÜSİAD’cılara, MÜSİAD’cılara, TİSK’lilere, TOBB yönetimindekilere karşıdır, düşmandır, onların ekonomideki varlıklarına da aynı oranda karşıdır. İşte bu asalak, sömürgen, hain, vatan ve halk düşmanı binde 1’lik kesimin ekonomideki varlıkları ortadan kaldırılmadan, yani bunların yabancılarla el ele vererek yaptıkları hayâsızca vurgun ve sömürüye son verilmeden halkın dertlerinin deva bulmayacağını görür, kavrar ve savunur, gerçek milliyetçi.

Demek ki yoldaşlar, Birinci Kuvayimilliye’nin zaferi sonrası birkaç yıllık süre ile 27 Mayıs Politik Devrimi sonrasındaki kısa süre hariç tutulursa, geriye kalan süreçteki tüm CHP iktidarı da dahil olmak üzere, 1950 sonrası iktidara gelen tüm Finans-Kapital hükümetleri hep halka düşman ve sömürgen Parababalarına dost, dolayısıyla da yabancı emperyalistlere dost bir politika izlemiştir.

Demek ki bir gerçek milliyetçi, toplumun binde 1’inin değil, binde 999’unun yanında olacak, onun haklarını ve çıkarlarını savunacak. İşte buna da sosyal bilim halkçılık diyor ya da sosyalistlik diyor.

Ve işte tüm bu sebeplerden dolayı yoldaşlar, biz arkadaşlarımızı ve halkımızı bu hatadan ve bu yanlıştan sakındırmak için milliyetçilik yerine halkçılık terimini kullanmayı tercih ediyoruz. Ve biz Halkçıyız, diyoruz, Yurtseveriz diyoruz, Antiemperyalistiz, diyoruz. Yani biz halkımızın yanındayız, diyoruz, sömürgen, asalak yerli-yabancı Parababalarına, başka türlü ifadelendirirsek, Batılı Emperyalistlere ve onların Türkiye’deki yerli ortaklarına karşıyız, düşmanız, diyoruz. Vatanımızı da seviyoruz, diyoruz.

Halkımızı seviyoruz derken, gerçeğin şu yönünü de açmış olalım: İki milliyetten (Türk ve Kürt) oluşan halkımızı seviyoruz, diyoruz. Bu şu anlama da gelir: Biz Antişovenistiz.

Kıvılcımlı bu gerçeği Ocak 1967’de yayımlanan Sosyalist’in 1’inci sayısında “Sosyalizm Nedir” başlıklı başyazısında bir vesileyle yine şöyle koyar:

“2- Türkiye’de Milliyetçilik: Sosyalizmdir

“Türkiye’de de, işçi sınıfımızın bayraklaştırdığı birçok Sosyalistler, burjuva aydınları oldular. Daha tipik örnek Türklere Türkçülüğü öğreten Ziya Gökalp en katışıksız burjuva ideoloğu idi. Ömrünün sonunda tüm düşüncelerinin muhasebesini dürüstçe yapar yapmaz, ne buldu? Nice kafasını işletmeyen sağcıya ve şarlatan solcuya (hele Kadroculara) parmak ısırttı: Türkiye’de sosyalizmden başka gerçek milliyetçilik olmayacağını sezdi ve bu doğruyu açıklamakta sakınca görmeyen bir sosyalist olarak öldü.” (Hikmet Kıvılcımlı, Sosyalizm Nedir, 20 Ocak 1967, Sayı: 1)

Evet işte yoldaşlar, özetçe dersek; biz yukarıda andığımız sakıncalardan dolayı halkçıyız, yurtseveriz, Antiemperyalistiz, Antişovenistiz, diyoruz.

Halkçıyız dedik mi, o binde birlik sömürücü, vurguncu Batı işbirlikçisi hain azınlığı, gücü otomatikman dışarıda tutmuş oluyoruz, ona karşı olduğumuzu, onun düşmanı olduğumuzu kesince ortaya koymuş oluyoruz.

Yeni Sahte Vatan Partisi’nde (YSVP’de) toplanan
“Milli Güçler” eski ABD uşağı, Kontrgerilla artıklarıdır

Bin Kalıplı Doğu Perinçek ve PDA Avanesi ise bizim savunduğumuz anlayışın yüzde yüz karşısında bir anlayışa sahiptir. O dün olduğu gibi bugün de ihanet içindedir, ahlâksızlık ve namussuzluk batağındadır.

O, yukarıda aktardığımız paragraflarında görüldüğü gibi dün milliyetçiliğin en azılı muhalifi idi. Bugünse en heveskâr dostu, yandaşı, savunucusudur.

Fakat onun savunduğu milliyetçilik halka düşman olan Parababalarının yandaşlığını yapan bir milliyetçiliktir. Çünkü “Milli Güç Birliği” kuruyoruz diye alçakça adını uğruladığı Vatan Partisi (bugünkü haliyle artık o YSVP’dir) içine doldurduğu Demirel, Özal, Çiller ve MHP döküntülerinin en belirgin özellikleri antikomünist oluşlarıdır, antisosyalist oluşlarıdır, halk düşmanı oluşlarıdır ve de AB-D Emperyalistlerine hizmetkârlık ederek, uşaklık ederek uzun yılları bulan bir siyasi geçmişe sahip oluşlarıdır. Demek ki bunların milliyetçilikleri sahte milliyetçiliktir. Toplumun binde 999’una karşı olan binde 1’ini savunan bir sahte, bir kandırmaca milliyetçiliktir.

Bu yeni devşirdiği alçaklar, on yıllar boyu SüperNATO’nun, Gladio’nun emrinde binlerce masum devrimcinin kanına girmiş, eli kanlı katiller sürüsüdür. Yani sıfır numara Amerikan uşaklarıdır. Hep söylediğimiz gibi, bunlar kullanım sürelerini doldurduğu için efendileri ABD, bunları ıskartaya çıkartmıştır. Hurdalığa yığmıştır.

Doğu Perinçek ve Avanesi de, yine bilindiği gibi, on yıllar boyu ABD’yi, NATO’yu, onun NÖTRON BOMBASINI ve Gladiosunu-SüperNATO’sunu-Özel Harp Dairesini savunmuştur. Hatta bugün bile o siyasi ahlâk düşkünleri on yıllar boyu sadakatle hizmet ettikleri ABD’yle dostluk peşindeler. Efendisine hizmete doymamış daha.

Zaten kendisi de ne demişti geçenlerde?

“Biz Türk milleti olarak ABD ile düşmanlık istemiyoruz.”

Bu sadece ABD ile değil, onların işbirlikçi yerli ortaklarına karşı da düşmanlık istemiyor. Onlarla da dost. Onlar için de olumsuz hiçbir sözü olmuyor.

Demek ki o ne halkçı, ne antiemperyalist, ne de sosyalist. Hep söylediğimiz gibi o bir düzenbaz. Tayyip gibilerin sol kulvardaki bir benzeri. Aynen Tayyipgiller gibi işi gücü, derdi imanı siyasi rant. Kendi deyişiyle “siyasi büyük güçler platformuna çıkmak”. Nasıl olursa, ne şekilde olursa olsun. İzleyeceği yol, gireceği biçim ya da kalıp ve seçeceği yol arkadaşları, onların nitelikleri hiç önem taşımaz bu Bin Kalıplı ve Avanesi için.

Bu acıklı Avane, aşağı yukarı yarım asırdan beri hep böyle olmuştur ve böyle pis işler yapmıştır. İşte bu yüzden biz bunları sol saymıyoruz. Ve 1970’lerde de, 1980’lerde de, sonrasında da, tabiî bugün de hep böyle gördük bunları, böyle adlandırdık. Kıvılcımlı Usta’nın deyişiyle onların yaptığı “Sosyalizm Çakallığı”dır, “CIA Sosyalizmi”dir.

Bu yazı serimizde onlara ait sergilenen ihanet belgeleri, ahlâki ve insani sefalet belgeleri Usta’nın ne kadar, ne denli haklı olduğunu göstermektedir… 11.03.2015

HKP Genel Başkanı

Nurullah Ankut

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz