AKP Hükümetinin Hayvan Katliamı Teklifine Karşı Birlikte Yaşamı Savunuyoruz!

13.07.2024
134
A+
A-

Hayvanlara yönelik zulüm hız kesmeden devam ederken, AKP Hükümeti failleri hayvana şiddete yönlendiren ve eylemlerinin cezasız kalacağına dair güvence veren sokak köpeklerinin kitlesel imhası kanun teklifini Meclise sundu. Şiddetin normalleştirildiği, hayvanların değersizleştirildiği, kâr ve sözde verimliliğin merhameti aştığı kapitalist düzenin ortasında bu tasarı; yaşamı metalaştıran ve kârı, hayvanlar dahil tüm canlıların yaşam haklarından öncelikli gören bir sistemin karanlık yüzünü çarpıcı bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Bu yasa teklifi, iktidarın hayvanlara yönelik şiddet döngüsüne yeni zulüm bağları ekleme konusundaki ısrarını bir kez daha göstermiştir. Hükümet, atmosferi zehirleyen açıklamaları ve şiddet talep eden politikaları ile hayvanlara yönelik zulmün daha kabul görmüş ve yaygın hale geldiği bir ortamı teşvik etmektedir. İktidar sokak hayvanlarını katillerin acımasızlığına, öfkeyle kaynayan ve şiddete hazır bir toplumun ellerine teslim etmekte; korkunun, umutsuzluğun ve en ağır ölümün örneklerine bilerek ve isteyerek izin vermektedir.

AKP Hükümeti, hayvan refahını sağlama konusundaki sorumluluklarını yerine getirmemiş, tam aksine sokak hayvanlarını hedef gösteren açıklamaları ve dezenformasyon ile hayvanlara yönelik zulmün, şiddetin, işkencenin ve katliamın çoğalmasına sebep olmuştur. Kısırlaştırma ve aşılama programları uygulanmamış, hayvanlar aç susuz bırakılmış, yaşam alanlarından koparılarak ölüm kampı barınaklara hapsedilmiştir. İşkence, tecavüz ve katliam suçlularına hak ettikleri cezalar verilmemiş, kafasına kürekle vurularak öldürülen ya da sokak ortasında boğularak katledilen köpeklerin; asansörde tekmelenerek öldürülen veya apartmanın dördüncü katından aşağıya atılan kedilerin, ölüm kampı barınaklarda açlıktan birbirini tüketenlerin, karanlık odalarda can çekişmekte olan dostlarının yanına atılan yeni masum bedenlerin ve acı hikâyelerine tanıklık ettiğimiz sayısız hayvanın hesabı sorulmamıştır.

AKP İktidarı kayıtsızlığının arka planında bilinçli bir strateji izlemekte, savunmasız hayvanları çözemediği insani sorunların suçluları olarak göstermek yoluyla dikkati kendi başarısızlıklarından ve kitlelerin sistematik sömürüsünden uzaklaştırmak istemektedir. Sosyo-ekonomik eksikliklerin yükü altında ezilen halkı ortak ama yanlış bir düşmana karşı birleştirmeye çalışarak eleştirinin yönünü saptırmayı amaçlamaktadır. Bu manipülasyon toplumsal sorunların gerçek kaynağını- egemen sınıfın sürdürdüğü kapitalist sömürü ve eşitsizliği- maskelemeye hizmet etmektedir. Bu bağlamda AKP İktidarı ahlaksızlığın en karanlık dehlizlerinden gelen bu katliam planı ile gelecek nesillerin utanç ve dehşetle hatırlayacağı kanlı bir miras yaratmıştır. Bir hayvan katili olarak anılmak, her an karşılaştığımız acı dolu hikâyeleri göz önüne getirdiğimizde, en çok AKP Hükümetine yakışmaktadır.

Hayvan hakları mücadelesi; hayvanların kendi özerkliklerine sahip oldukları, acıdan kaçınmak gibi temel haklarının tıpkı insanlarınki gibi korunması gerektiği, insan amaçları için sömürülecek nesneler değil fakat kendi istek ve ihtiyaçları olan bireyler olduğu fikrine dayanır. Hayvan haklarını tanımak, onların refahına saygı duymamızı, acıya maruz kalmalarına izin vermememizi, onları korumamızı ve doğal davranış ve içgüdülerine göre yaşamalarını sağlamamızı gerektirir. Yaşamın kutsallığı, hayvan hakları ve hayvanlara etik muamele eylemlerimize ve politikalarımıza rehberlik etmesi gereken temel ilkelerdir. Bu ideoloji, insan hayatını hayvanlarınkinden haksız yere önceleyen ve hayvanların sömürülmesine ve acı çekmesine yol açan görüşlere meydan okur. Acı ve neşe yaşayabilen duyarlı varlıklar olarak hayvanların sistematik olarak ortadan kaldırılması, sanki sadece nesnelermiş gibi duygusuzca bertaraf edilmesi fikri, yalnızca yaşamı koruma ve iyileştirme konusundaki ahlaki görevimizle çelişmekle kalmaz, aynı zamanda rahatsız edici bir merhamet eksikliğini de yansıtır.

Bu bakış açısı, hayvanları insan amaçları için meta olarak gören sömürü biçimlerini reddederek tüm canlılarla etkileşimlerimizde şefkatli ve etik bir yaklaşımı teşvik ederken aynı zamanda mevcut kapitalist düzenin eleştirisini de içerir çünkü bu düzen, hayvanların acı çekme kapasitesini umursamadan onların yaşam haklarını çiğnemektedir. Kapitalizm hayvanları yalnızca birer kaynak olarak gören ve yaşamlarını metalaştıran bir yapıdadır. Bu sistem, hayvan yaşamlarının içsel değerini göz ardı ederek onları üretim süreçlerinin bir parçası haline getirir. Örneğin, her yıl milyonlarca hayvan laboratuvarlarda deneyler için kullanılmakta ve bu süreçte büyük acılar çekmektedir. Üretim çiftliklerinde hayvanlar dar alanlarda, doğal davranışlarından mahrum bırakılarak kısa ve acı dolu yaşamın ardından öldürülmektedir. Et, kürk ve deri endüstrisi, hayvanları bedenleri, derileri ve kürkleri için öldürürken, eğlence sektörü hayvanları sirkler, akvaryumlar ve hayvanat bahçelerinde insan eğlencesi için kullanmaktadır. Dolayısıyla, hayvan kurtuluşu savunuculuğu, aynı zamanda kapitalizmin bu sömürücü mantığına karşı durmayı da gerektirir ve insanın özgürleşme mücadelesiyle bağlantılıdır.

Hayvanların sömürülmesi, kapitalist sistemler içinde insanların sömürülmesinin bir yansımasıdır. Her türlü baskının birbirine bağlılığını kabul etmek, adil bir toplum için mücadelede çok önemlidir. İşçiler emeklerinin meyvelerine yabancılaştıkları gibi, hayvanlar da metalaştırılır ve doğal varlıklarından yoksun bırakılır. Canlıları salt nesnelere indirgeyen sistemin bir tezahürü olarak acil ekonomik çıkarlara hizmet etmeyenlerin refahı göz ardı edilir, savunmasız olanlar ister insan ister sokak hayvanı olsun, çoğu zaman kendi başlarının çaresine bakmak zorunda bırakılır. Proletarya bu öneriyi reddederken, yaşamın metalaşmasını da reddetmeli, dayanışmanın tüm canlılara yayıldığı bir dünya için mücadele etmelidir. AKP’nin teklifine ve sürdürülen zulme karşı çıkmak, sadece hayvanların değil, aynı zamanda kapitalizmin ve sınıf mücadelesinin bir parçası olarak da değerlidir.

Hayvan yaşamının bilincinde olmak, insanlara gösterdiğimiz özenin ve zarara karşı gösterilen korumanın hayvanlara da yayılmasını amaçlar. Çünkü gerçek eşitliği benimsemek, hayvanların hayatta kalma ve yaşamı deneyimleme arzusunda insanlarla benzer kapasiteye sahip olduğu ve bu sebeple yaşamlarının korunduğu ve var oluşlarına saygı duyulduğu bir dünyada bizimle bir arada, aynı sokakta, evde, parkta ya da bahçelerde, bizim olduğumuz her yerde yaşamayı hak ettiklerini kabul etmek anlamına gelir. Bu, gezegenimizin tüm sakinlerinin refahına öncelik vermek için ekonomik ve sosyal sistemlerimizin radikal bir şekilde yeniden yapılandırılmasını gerektirir. Hayvan özgürlüğünü savunarak, merhametin hüküm sürdüğü bir toplumu yaratma çabası içinde, yalnızca kapitalist sömürüyü yıkmak için değil, aynı zamanda tüm canlılarla dayanışmayı genişletmek için mücadele edebilir, yaşamı ve emeği değersizleştiren kapitalist mantığa meydan okuyabiliriz.

Haklı bir öfkeyle bu vahşi öneriyi şiddetle reddediyor, en büyük nefretimizin ağırlığını bu zalimliğin yükünü taşıyan AKP İktidarının üzerine yıkıyoruz, öyle ki omuzlarında ağırlığını sonsuza kadar hissettirecektir. Varlığımızın her zerresiyle bu plana karşı yorulmadan savaşacağımıza söz veriyoruz. Çünkü gerçek adaletin, en yüksek saygı ve nezaket standartlarından daha azını kabul etmeyi reddeden bir halkın kolektif iradesiyle elde edilebildiğini biliyoruz. O halde böylesi bir karanlık karşısında eşitlik ve merhamete olan bağlılığımızdan ödün vermeden sesimizi yükseltelim, kararlılığımızı koruyalım ve önerilen kitlesel ötenaziye ve devam eden zulüm dalgasına karşı birleşelim. Hep birlikte, yaşamın değerinin korunduğu, sevginin zulme galip geldiği ve içimizde gizlenen karanlığın empati ve şefkat ışığıyla yok edildiği bir toplum inşa etmek için çabalayabiliriz. Bizi tüketmekle tehdit eden sömürünün ve insanlık dışılığın derinlikleriyle gerçek anlamda yüzleşebilmemiz kolektif çabalarımız sayesinde mümkündür.

13 Temmuz 2024

Konya’dan Bir Yoldaş

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz