BAKALIM BİR TEK GERÇEK CUMHURİYET SAVCISI KALMIŞ MI BU ÜLKEDE?..
BAKALIM BİR TEK GERÇEK CUMHURİYET SAVCISI KALMIŞ MI BU ÜLKEDE?..
Bu kesin itiraftan sonra, eğer Türkiye’de bir tek sadece hukuktan ve vicdanından emir alan savcı kalmışsa, hemen, kendiliğinden harekete geçip Tayyip ve AKP’giller hakkında, Pensilvanyalı İmam’la suç ortaklığından dolayı soruşturma ve dava açmalıdır!
İtiraf net. İtirafçı da kallavi: Cemil Çiçek.
Kim mi bu şahıs?
AKP kurucusu, AKP’giller’in Adalet Bakanı, Meclis Başkanı, Hükümet Sözcüsü, Başbakan Yardımcısı gibi “türlü çeşitli” sıfatlara ve ünvanlara sahip. Görüldüğü gibi, bu sıfatların hepsi de, kallavilikte birbiriyle yarışır cinsten.
İtirafı şöyle:
“FETÖ GİDER ÇETÖ GELİR
“Bu yapı, 70’lı yıllardan beri var olan bir yapı. Bunların bu noktaya gelmesinde hepimizin günahı, vebali var. Belki benim vebalim yüzde 90, başkasının yüzde 5, yüzde 1; ama yüzde 1 bile zehirlemek için yeterlidir unutmayın. Türkiye siyasi, dini ve ticari açıdan kandırılmışların ülkesi. Bakıyorsunuz, bu alanlarda insanlar çok kolay kandırılıyor. Bunu en kolay yaptıkları alan da din. O yüzden sık sık kayıt dışı dine vurgu yapıyorum. Her şey şeffaf olursa, denetime tabi olursa, bunlar yaşanmaz. Şimdi devletin içinden temizleniyorlar. Ama yerine kimlerin getirileceği çok önemli. Bu kişiler, liyakat esas alınarak çok iyi kontrol edilerek alınmalı. Yoksa FETÖ gider, ÇETÖ gelir.” (http://www.hurriyet.com.tr/cemil-cicek-hepimizin-gunahi-var-belki-benim-vebalim-yuzde-90-40191482)
Söylenenler ne kadar açık, kesin ve anlaşılır, değil mi?
Hiçbir tereddüte, ikircikliğe yer bırakmayacak denli net.
Ne diyor?
“Fethullah Gülen Tarikatını 1970’lerden bu yana, başta siyasi iktidarlar olmak üzere, tüm siyasiler destekledik ve devletin içine yerleştirdik. Devlete istedikleri gibi yerleşmeleri için önlerindeki bütün barajları, engelleri kaldırdık. Onlar da böylece devleti ele geçirmiş oldular. Bu suçu hep beraber işledik. Belki bana suçun yüzde 90’ını atabilirsiniz. Ama herkes bu suça dahil. Kimisi yüzde 5 oranında, kimisi yüzde 1 oranında. Fakat yüzde 1 oranındaki dahiliyet bile devleti zehirlemeye yeter.”
Bu şahıs, Turgut Özal’ın ANAP’ının da kurucuları arasındadır. O parti iktidarında da Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı yapmıştır.
Ayrıca, Molla Necmettin’in Fazilet Partisi’nde de 1999 Genel Seçimlerinde Ankara Milletvekili seçilerek görev yapmıştır.
Yani, 40 küsur yıllık siyasi hayatını Mecliste geçirmiştir, Milletvekili, Bakan Meclis Başkanı, Parti Sözcüsü, Başbakan Yardımcısı gibi sıfatlar taşıyarak.
Şimdi, böyle bir insanın kandırılmasına, aldatılmasına imkan var mı?
Başta AKP’nin Büyük Reis’i olmak üzere tüm diğerlerinin de öyle. Bunları hiç kimse aldatamaz. Bunlar aldanıcı değil, aldatıcıdırlar. En büyük aldatıcılıkları da ve en tehlikeli aldatıcılıkları da; cahil, saf, bilinçsiz insanlarımızı “Allah’la aldatmak”tır.
Başta Tayyip gelmek üzere, AKP’giller’in büyükbaşları, aslında “biz aldatıldık”, derken bile 10 yıllardan bu yana, hep Allah’la aldattıkları o kitleleri yine aldatmaktadırlar.
Böylesine büyük suçlar işleyen insanlar yani devleti Pensilvanyalı’nın cemaatiyle birlikte darma duman eden insanlar, bir enkaz yığınına çeviren insanlar, Türk Ordusu’nun moral, motivasyon, özgüven ve savaşma gücünü onda dokuz oranında bitirerek mahveden insanlar, Ortaöğretim kurumlarını tümüyle İmam Hatipleştirerek birer tarikat yuvasına, örümcek yuvasına dönüştüren insanlar, üniversitelerden bilimin izini tozunu silerek oraları da Pensilvanyalı’nınki başta gelmek üzere, tüm tarikat mensuplarıyla doldurarak mahveden insanlar ve en sonunda da ülkeyi parçalayarak Kürt illerinin fiili denetimini Amerikancı Kürt Hareketi PKK’nin hakimiyetine terk eden insanlar; “yahu biz aldatıldık. Hem de iyi niyetimizin kurbanı olarak.”, demekle işin içinden sıyrılabilirler mi?
Hayır, asla… Hiçbir şekilde sıyrılamazlar.
Başta Pensilvanyalı İmam ve tarikat yöneticileri ne oranda suçluysalar, Tayyip ve AKP’giller’in yöneticileri de aynı oranda suçludurlar. Hesaba çekilmelidirler. Bağımsız bir mahkeme önünde yan yana bir saf biçiminde dizilmelidirler. Ve de vatana ihanetten, millete ve halka ihanetten, Ortadoğu Halklarına ihanetten yargılanmalıdırlar. Aynı zamanda da, insan soyunun başdüşmanı, Emperyalist Haydut Devlet ABD’ye ve onun müttefiki AB’ye hizmetkârlık etmekten, onlarla suç ortaklığı etmekten ve Ortadoğu’da 10 milyon civarında masum Müslüman halkın kanını akıtmaktan dolayı yargılanmalıdırlar.
Ve de ülkemizde milyonlarca ağacı katlederek, o yeşil alanları betonlaştırmaktan, şehirlerimizin Tarihi dokularını bilinçli ve kasıtlı olarak, sadece ve sadece gözü doymaz bir azgınlıkla oraları bir rant alanına dönüştürüp yağmalamak amacıyla işledikleri suçlardan dolayı yargılanmalıdırlar.
Ve iki trilyon doları aşkın kamu malını aşırmaktan, zimmetlerine geçirmekten dolayı yargılanmalıdırlar. Özetçe; TCK’deki hemen tüm suçları, bir değil onlarca, yüzlerce kez işlemiş olmaktan dolayı yargılanmalıdırlar.
Yargılanacaklardır da. Eninde sonunda yargılanacaklar. Bugün Fethullah’ın savcılarının ve imamlarının düştükleri durumun aynısına, Büyük Reisleri de dahil olmak üzere, AKP’giller’in tamamı düşecektir.
Ne diyor Cemil Çiçek?
“Türkiye siyasi, dini ve ticari açıdan kandırılmışların ülkesi. Bakıyorsunuz, bu alanlarda insanlar çok kolay kandırılıyor. Bunu en kolay yaptıkları alan da din.”
Cemil Çiçek, aslında tevil yoluyla insanları hangi alanlarda, nasıl kolayca aldatmış olduklarını itiraf ediyor burada. Hani eskilerin bir sözü vardır ya; “İntak-ı hak-Tanrı söyletti.”, diye. İşte aynen böyle söyletiliyor.
Ve de ne diyor?
“İnsanları en kolay bir şekilde kandırdığımız alan, din”, diyor.
Ne yazık ki öyle. Bunlar, insanları Allah’la aldatmanın en büyük ustaları. Çok kolay yaparlar onu. Neredeyse o aldatma, bunlarda bir içgüdüsel reflekse dönüşmüş. İnsanlarımız da kanıverir bunlara. Diyorlar ya, “Yüzde elli bizim yanımızda.”, diye. İşte öyle yanlarına çekiyorlar, bu yüzde elliyi, kandırarak. Aslında en büyük düşmanları olan bu hain ABD hizmetkârlarını dostu sanıyor, zavallı bilinçsiz insanlar.
Cemil Çiçek, bir de şu an AKP’giller’in yapmakta olduklarını itiraf ediyor, yine açık bir şekilde ve kesin olarak. Ne diyor?
“Şimdi devletin içinden temizleniyorlar. Ama yerine kimlerin getirileceği çok önemli. Bu kişiler, liyakat esas alınarak çok iyi kontrol edilerek alınmalı. Yoksa FETÖ gider, ÇETÖ gelir.”
Burada da tevil yoluyla açık bir itiraf var, gördüğümüz gibi. Tamam, diyor, şu an Fethullah’ın tarikat mensuplarını temizliyoruz devletin içinden.
Ama onun yerine kimleri dolduruyoruz?
Diğer tarikatların mensuplarını. O zaman, onlar da yarın güçlenince devlette, Fethullah’ın yaptıklarını yaparlar. Yani “FETÖ” gider, “ÇETÖ” gelir.
Cemil Çiçek burada, kanuna uyan devlet adamını oynuyor. Hani kendisi şu an hedefte ya; AKP içindeki Fethullahçı Milletvekillerinin arasında adı geçip deşifre edildi ya; işte o sebepten kanuna uyan adamı oynuyor. Kendisini kurtarmak için yapıyor bunu. Geçmişini de; “Tek ben değilim bu suçu işleyen, bunu hepimiz işledik.”, diyerek savunmuş oluyor. Yani, “Fethullahçılığı benim ve AKP’deki bazı milletvekili, bakanların üzerine yıkarak kendinizi temize çıkarmaya kalkmayın. Bu suçu hepimiz ortaklaşa işledik. Dolayısıyla da, hepimiz suçluyuz. Üstelik de, şu an yapılmakta olan da suçtur.”, diyor. Çünkü FETÖ’nün yerine ÇETÖ’yü koyuyoruz, diyor. Bunu yapmayalım. Liyakatı esas alalım, diyor. Böylece de, bundan sonrasında olsun, kanuna uyan, kanunun gereğini savunan kişi kendisi olmuş oluyor. Siz hâlâ suç işlemeye devam ediyorsunuz. Bense artık bundan vazgeçtim. Sizin de vazgeçmenizi istiyorum, demiş oluyor.
AKP içindeki Fethullahçılar olarak, bunların adları açıklandı, bildiğimiz gibi.
Tayyip ne dedi bu konuda?
“Şu an, parti içinde bir hesaplaşmaya girmenin zamanı değil. Fethullah’ın devletin diğer alanlarındaki işini bitirelim. Ondan sonra AKP içindeki kadrolarına sıra gelir. Onları o zaman hallederiz. Fakat şimdi, partide birlik görünümü vermemiz lazım. Parti içinde bir sarsıntıya yol açmamamız lazım.”
İşte Cemil Çiçek bunu biliyor. İleride sıra bize de gelecek, diyor. Bu sebeple de, 17-25 Aralık geriz patlaması sonrasında Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın yaptığını yapıyor. E. Bayraktar; “Benim yaptıklarım suçsa, Başbakan Tayyip Erdoğan da suçludur. Çünkü ben ne yaptıysam, bunların tamamının emrini Tayyip Erdoğan verdi bana.”, demişti. Bunun üzerine de Tayyip ve onun artık hukuk bürosu şeklinde görev yapan sözde mahkemeler, Erdoğan Bayraktar’ı beraat ettirmişlerdi, diğer vurguncu Bakanlarla birlikte.
İşte burada da Cemil Çiçek, aynısını yapıyor. Benden hesap sorulacaksa hepimizden sorulmalı, diyor. Böylece Tayyip’i geriletmeye ve pasifize etmeye, kendisine yönelik bir saldırıdan uzak tutmaya çalışıyor. Önlem alıyor yani. Tüm bu itirafları, sadece o amaca yöneliktir.
Evet, yukarıda da belirttiğimiz gibi ve daha önce de defalarca dile getirdiğimiz gibi, Tayyip ve bu AKP’giller’in tamamı suçludur. En ağır suçları işlemiştir bunlar. Şu an Türkiye cezaevlerinde yatan en ağır suçlular bile, bunlarla kıyaslandığında, bir çocuk kadar masum kalırlar. Çünkü bunlar her türden suçu, yüzlerce, binlerce kez işlemiş durumdadırlar. Ve hâlâ da işlemeye devam etmektedirler.
Hesaba çekilecekler. Tüm suçlarından dolayı. Hiç kaçışları yok…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
18 Ağustos 2016
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı