Halkın Kurtuluş Partisi 15 Temmuz’un Gerçek Sorumluları Hakkında Bir Kez Daha Suç Duyurusunda Bulundu
Halkın Kurtuluş Partisi 15 Temmuz’un Gerçek Sorumluları Hakkında
Bir Kez Daha Suç Duyurusunda Bulundu
HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut’un 19 Temmuz 2017 tarihli açıklamasında belirtilen, Ahmet TAKAN’ın Yeniçağ Gazetesi’nde yayımlanan ve ciddi bilgi ve tanıklıklara dayanan yazısı ile ilgili olarak HKP, 15 Temmuz’un gerçek sorumlularının yargı önüne çıkarılması için suç duyurunda bulundu.
Ahmet Takan’ın 18 Temmuz tarihli yazısında Temel Karamollaoğlu’nun TV 5 Kanalındaki 15 Temmuz 2016 kalkışmasının AKP iktidarı tarafından daha önceden bilindiği iddialarına yer verilmiş ve bu konuda bilgisi olan eski Konya Milletvekili Lütfü Yalman’ın açıklamaları aktarılmıştı.
Söz konusu yazıya göre; 400’den fazla insanın ölümüne neden olan, yüzlerce insanın yaralandığı bu karanlık olayın gerçekleşeceği bilgisi ve muhtemel faillerin isimleri liste şeklinde aylar öncesinden başta R. Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’li yetkililere iletilmişti.
Ancak buna rağmen bu konuda hiçbir önlem alınmadığı ve kalkışmayı yapacak olan ordu mensuplarının adeta kollanarak bu gün yaşadığımız kara tablonun oluşması sağlandığı bu haberde belirtilmişti.
HKP Avukatlarınca 20 Temmuz 2017 tarihinde Ankara Savcılığı’na verilen dilekçeyle, haberde isimleri geçen R. Tayyip Erdoğan ile birlikte Eski Bakan Faruk ÇELİK, Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim KALIN, eski Milli Savunma Bakanı İsmet YILMAZ ile AKP yöneticisi Ahmet SORGUN hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
Suç duyurusunda, bu kişilerin 15 Temmuz kanlı kalkışmasının yapılacağını ve muhtemel faillerini bildikleri halde bu olayın gerçekleşmesini bekleyerek yüzlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına sebep oldukları, bu nedenle şüpheli devlet ve hükümet görevlilerinin, “Görevi Kötüye Kullanma” ve “Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi” suçlarını işledikleri ifade edildi. Ayrıca şüphelilerin, FETÖ kadrosuyla birlikte amaç ve eylem birliği içinde, “Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Veya Bu Düzen Yerine Başka Düzen Getirmeye Teşebbüs” suçu ile FETÖ’nün işlediği suçların icrasını kolaylaştırmaları nedeniyle “suça yardım ve yataklıktan” da soruşturulmaları talep edildi.
HKP tarafından bu konuda yapılan açıklamada; gerçek bir hukuk devletinde somut kişi ve olaylara dayanılarak yazılan bu tür bir yazının derhal suç duyurusu kabul edilmesi ve soruşturma başlatılması gerekirken, ülkemizdeki bağımlı yargının geldiği noktada hiçbir yasal sürecin başlatılmadığını, yine de tarihe not düşmek bâbından Tayyipgiller hakkında 15 Temmuz kanlı ihanetlerinden dolayı da bir suç duyurusunda bulunulduğu dile getirildi.
Bu gün ülkemizde yaşanan kara tablonun sorumlusunun yalnızca FETÖ üyelerinin olmadığı, FETÖ’ye tüm devlet olanaklarını kullanarak maddi ve manevi destek sunan AKP yönetici ve yetkililerinin de yargılanması gerektiği de HKP açıklamasında vurgulandı.
HKP avukatlarınca verilen dilekçede ise; FETÖ’nün bu derece örgütlenmesi ve devlet kadrolarında yer almasının bir anda zuhur eden bir olay olmadığı, özellikle AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana adeta bir koalisyon şeklindeki organizasyon içerisinde Fethullah Gülen Cemaatiyle eylem ve amaç birliği içinde olanların bu sonucu hazırladığı ifade edilirken; şüphelilerin de içerisinde bulunduğu AKP hükümetlerinin meşru hukuk sistemini hiçe sayarak, adeta bir “çete hukuku” uyguladıkları açıklandı. Bu nedenle, şüphelilerin FETÖ’yle (çetesiyle) bu suçu “Birlikte İrtikap Eden” asli fail olarak yargılanmaları istendi. Şüphelilerin ve diğer AKP yöneticilerinin, Fetullah Gülen Örgütü ve amacı hakkında 2000 yılında hazırlanan iddianameyle, 2003 yılında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Siyasi Partiler Bürosu tarafından da Bakanlıklara verilen bilgiyle ve daha bir çok resmi evrak ve raporla bilgi sahibi olduğu, hatta MGK’nın bu konuda 2004 yılında karar aldığı ancak FETÖ’nün tam tersine korunup kollandığı da ayrıca açıklandı.
İçeriğinde Ahmet TAKAN’ın yazısının da bulunduğu suç duyurusu dilekçesinde, şüphelilerin önceden bildikleri kalkışmayı önlemek için bir şey yapmadıkları, gönüllerinden geçen siyasi iktidarı ve otoriteyi kurmak için fırsat kolladıkları ifade edilirken Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın , Ömer Halisdemir’in katledilmesiyle ilgili davada “TSK’da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz ‘personel kışlayı terk etmesin’ emri verilir. Birlik komutanları kışlalarında mesaiye devam edilir. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz 2016’da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı.” şeklindeki ifadelerine de yer verildi. 20 Temmuz 2017
Halkçı Hukukçular
Suç duyurusu dilekçesini aynen yayımlıyoruz:
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
BAŞVURUDA BULUNAN.: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Karanfil Sokak No: 24/15 Kızılay/ANKARA
V E K İ L L E R İ…………: Av. Orhan ÖZER, Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN,
Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN, Av. Ferit CÖHCE
Adres: Sezenler Cad. No: 4/15 Sıhhiye/ANKARA
Ş ü p h e l i l e r :1- Recep Tayyip Erdoğan- Eski Başbakan,
şu anda Cumhurbaşkanı.
2- Faruk ÇELİK- Eski Bakan
3- İbrahim KALIN Cumhurbaşkanı Sözcüsü
4- İsmet YILMAZ – Bakan
5- Ahmet SORGUN – AKP Genel Başkan Yardımcısı
Suç İsnadı : Anayasal Düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka düzen getirmeye teşebbüs (TCK’nin 309/1 maddesi), Bu suça yardım ve yataklık (TCK’nin 39. maddesi), Görevi kötüye kullanma (TCK’nin 257 maddesi) Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi (TCK’nin 279. Maddesi)
Olay ve Açıklamalar :
Bilindiği gibi 15 Temmuz 2016 gecesi AKP iktidarıyla el ele vererek Ordu içine sinsice yerleştirilen Fethullah Gülen tarikatına bağlı askerlerin, mevcut iktidarı devirmeye yönelik bir harekatı oldu. Bu harekat sırasında yüzlerce insanımız katledildi, yaralandı. Bu olay nedeniyle Türkiye çapında Adli soruşturmalar yürütülmekte; Orduda, MİT’te, Yargıda, Poliste, Milli Eğitimde, Üniversitelerde geniş çaplı tutuklamalar yapılmış bulunmaktadır. Ve tutuklamalar hâlâ da devam etmektedir.
15 Temmuz 2016 harekatında bulunmak ve FETÖ yönetici ve üyesi olma iddiası ile suçlanarak tutuklananların, görevden uzaklaştırılan ve açığa alınanların sayısının yüz binleri aştığı belirtilmektedir. Ordu’da General, Amiral ve subayların yarısının, FETÖ’cü olduğu açıklanmaktadır. Yargıdan Polise, Milli Eğitime, Üniversiteden Mülkiye’ye varana kadar devlet kurum ve kuruluşlarının tamamında insanlar FETÖ üyeliği veya bağlantısı gerekçesiyle görevinden alınmaktadır. Bunun ne kadar vahim bir tablo olduğu açıktır.
Bu nedenle FETÖ’nün bu derece örgütlenmesi ve devlet kadrolarında yer alması bir anda zuhur eden bir olay değildir. Bunu herkes gibi Yargı da çok iyi bilmektedir. Özellikle AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından buyana adeta bir koalisyon şeklindeki organizasyon içerisinde Fethullah Gülen Cemaatiyle eylem ve amaç birliği içinde olanlar bu sonucu hazırlamışlardır. Hukuki deyimle, soruşturma konusu suçun icra hareketlerini birlikte işlemişlerdir. Harekat sadece bir sonuçtur. Bize göre şüphelilerin de içerisinde bulunduğu AKP hükümetleri meşru hukuk sistemini hiçe sayarak, adeta bir “çete hukuku” uygulayarak, FETÖ’yle (çetesiyle) bu suçu “Birlikte İrtikap Eden” asli fail olarak işlemişlerdir. En azından suçun işlenmesine yardım ve yataklık etmişlerdir. Ta ki aralarında, 17-25 Aralık 2013’teki güç ve paylaşım savaşı çıkana kadar. Ancak o tarihe kadar geçen 12 yıl içinde suçun icra hareketleri tamamlanmış, FETÖ Örgütü kalkışma gücüne ulaşmıştır.
Olay bu tarihsel süreç içinde ele alınmadığı sürece, gerçek suçlulara ulaşmak bize göre mümkün değildir. Bu gerekçeyle farklı kez söz konusu kara tablonun doğumundan sorumlu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunmuş açık ve kesin delilleri savcılık makamlarına bildirmiştik. Ancak yargının getirildiği bağlı durumdan olsa gerek uygulanması gereken hukuk kuralları uygulanmadığı için bu başvurularımız yanıtsız bırakılmış halkımıza acı çektiren bu ortaçağcı suç örgütleri konusunda gerekli yasal adımlar atılmamıştır. (05.10.2016 ve 16.11.2016 Tarihli Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına HKP adına verilen dilekçeler-EK-1-2)
Buna rağmen her geçen gün iddialarımızı doğrulayan bir çok olay, açıklama ve farklı delil açık kaynaklardan ortaya çıkmaktadır. Bunlardan bir tanesi de Ahmet TAKAN isimli gazetecinin 18/07/2017 tarihli Türkiye’de Yeniçağ isimli gazetede yayımlanan yazısıdır.
“DARBE HAZIRLIĞINI ‘ENİŞTE’YE DEĞİL SAVUNMA BAKANI’NA HABER VERMİŞLER!.” başlıklı bu yazı aynen şu şekildedir;
“Geçtiğimiz Cuma günü, Tv5'te değerli gazeteci arkadaşım Mustafa Yılmaz'ın hazırladığı Aykırı Gündem programında Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu'nu Sözcü gazetesi yazarı Zeynep Gürcanlı ile birlikte soru yağmuruna tuttuk. Karamollaoğlu, zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığım programda tarihi çok önemli açıklamalar yaptı. Video kaydını bulup mutlaka izlemenizi öneririm.
Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu, bin düşünüp bir konuşan siyasetçi tipidir. Gazetecilerin, o istemedikçe ağzından laf alması kolay bir iş değildir. 15 Temmuz hain darbe girişimini konuşurken, Temel Karamollaoğlu, bu kalkışmadan iktidarın habersiz olduğuna ilişkin açıklamalarını tekzip eden çok tarihi bilgiler verdi. "15 Temmuz'dan 6 ay, belki daha da fazla süre önce, tarihini tam olarak hatırlayamıyorum" diyerek söze başladı ve R. Erdoğan ile AKP iktidarını hain darbe girişimi hazırlıkları konusunda haberdar ettiklerini açıkladı. Kendilerine gelen o zaman muvazzaf bazı askerlerin anlattıklarını çok ciddiye aldıklarını ve arkadaşları vasıtasıyla kabine üyelerini ve R. Erdoğan'ını bilgilendirdiklerini anlattı. Çok üstüne gittik ama detay vermedi.
Hak vereceksiniz ki; bu bomba açıklamanın peşini bırakmadım. Konunun odağındaki ismi buldum: Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı eski Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ı… O dönemde görüşmeleri yürüten ismi… Lütfi Yalman, Konya'da olduğu için bir telefon görüşmesi gerçekleştirebildim. Açıklamalarını okuyunca çok hayrete düşer misiniz? Kararı size bırakıyorum.!.. Lütfi Yalman'ın YENİÇAĞ'a açıklamalarını noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlıyorum:
— (Programda konuşulanları özetledikten sonra-aht-) Sayın Karamollaoğlu, hain darbe girişimi ile ilgili olarak Aykırı Gündem de bu bilgileri verdi Bu olayı bir de bize anlatır mısınız?
"6 ay öncesinden değil 2013 Aralık'ta Tayyip Bey 17 Aralık'ta Konya'ya geleceğinde ben -o zaman il başkanıydı- şimdi Genel Başkan yardımcısı (AKP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Sorgun-aht-) olan arkadaşımız Milletvekili ben ona dedim ki, 'acil bir görüşmemiz lazım 15-20 dakika' diye. Fakat o gün meşhur 17 Aralık operasyonları olunca görüşme imkânı olmadı. Biz 2014'ün başında bir rahatsızlığın olduğunu ciddi manada bir takım sıkıntıların olduğunu rapor eden bir şey gönderdik. Nasıl çalışıldığı internet siteleri ile ilgili veya kendilerine bağlı her subaya 500 dolar her ay verdiklerini falan rapor eden bir şey gönderdik kendilerine."
–Kendilerine dediğiniz Başbakan iken Tayyip Erdoğan'a mı?
"Tabi. Başbakan iken gönderdik raporu. Konu ile ilgili detaylı bir rapor gönderdik kendisine. Bu raporu danışmanları kanalıyla gönderdik. Tahmin ediyorum şimdiki sözcü İbrahim Kalın Bey'in de eline ulaştı. Ondan sonrasını bilmiyoruz tabi. Bilahare Tayyip Bey Cumhurbaşkanı olduktan sonra 2014'ün sonlarına doğru Sayın Bakan ile tekrar görüştük subay arkadaşımızla beraber. "
–Sayın Bakan… Faruk Çelik Bey mi?..
"Faruk Çelik Bey tamam. İsmini yazmayın da rahatsız oluyor çünkü bundan. Dolayısıyla kendisine bir isim listesi de verdik o zaman."
–Neydi isim listesi Lütfi Bey?
"Generallerin isim listesini verdik. Böyle bir çalışma yapılıyor diye. Böyle bir hazırlığın içerisindeler, dikkat edilmesi gerekir. Yarın devletin milletin zarar göreceği bir gelişmeden dolayı kendisini bilgilendiriyoruz ulaştırın bunu dedik Sayın Cumhurbaşkanına. Zannedersem 1 ay kadar sonra falan aradı Faruk Bey, "Abi hem rapor, hem isimler Sayın Cumhurbaşkanına ulaştı" gibi bir ifade kullandı. Fakat şey hızlandı… 2015'in ortalarında tekrar Faruk Bey'i, İsmet Bey'i Milli Savunma Bakanı, 3 tane subay arkadaş ile birlikte oturduk çok detaylıca şimdi konulara çok fazla girmiyorum telefonda ama belki 30 civarında ismi de ifade ederek çalışma bir hazırlık yapıldığını kendilerine söyledik. İsmet Yılmaz Bey çok gevşek davrandı. '17/25 Aralık'tan önceydi, 17-25 Aralık'tan sonra düzelmiştir bunlar' falan diye bir ifade birkaç sefer kullanınca ben, '17-25 bir yolsuzluk operasyonu. Ben bu yolsuzlukların olduğunu biliyorum ve inanıyorum. Operasyonu yapan bunlar benden kat kat fazla inanıyorlar dolayısıyla yanlış düşünüyorsunuz bakın bir sıkıntı olacak, yazık olacak' filan diye söyledik kendisine. Yanımdaki albay arkadaşlardan bir tanesi, 'Sayın bakanım vallahi tankı üzerimize sürecekler' cümle bu. Bu ifadeyi kullandı Milli Savunma Bakanı'na."
–Bu ifadeyi kullandıktan sonra İsmet Beyin tepkisi ne oldu?
"Çok inandırıcı bulmadılar gibi geldi bana. Üzerinde durmadılar öyle gördüm. Bir hassasiyet olsa bu Akın Öztürk'ün ismi dahi geçti o zaman konuştuk bunları."
–Akın Öztürk'ten başka kimlerin ismi geçti?
"30 civarında isim. Şimdi hangisini söyleyeyim. Tutuklanan isimler var bunların içerisinde. Hemen hemen hepsi tutuklandı veya ihraç edildiler. Var birkaç tane daha kalan. Onu tekrar kendilerine ifade ettik yakın bir zamanda. Tabi burada işin enteresan tarafı şu, 'sayın bakanım tankı üzerimize sürecekler' diyen Albay FETÖ'cülükten gözaltına alındı. Ve adam diyor ki şimdi savcıya, "Gidin Konya Milletvekiline sorun, Tarım Bakanı'na sorun, o zaman Milli Savunma Bakanı olan İsmet Yılmaz Bey'e sorun. Böyle, böyle biz girişimde bulunduk" filan diyor.
–Kim bu albay Lütfi Bey?
"İsim uygun olmaz. "
–Ama tutuklu zaten…
"Hayır, askerlerden hiçbirinin ismi çıkmadı daha çıkmaz da. Diğer bir arkadaş dedi ki, 'Biz hayatımızı riske atarak buraya geldik. Bundan haberdar olsalar bizi bir hafta içinde kaybederler' dedi. Aynen bu cümleyi kullandı bir diğer subay. 'Haberiniz olsun böyle örgütlüler' falan dedi. Onun için bu isimleri hiç bahsetmedik. Hiç kimseye vermedim şu ana kadar. Sadece bende. Diğer o bakan arkadaşlar da bu isimleri bilmez. Netice itibariyle tabi bunları anlatınca savcı beyin söylediği cümle enteresan. Diyor ki, 'Hay Allah razı olsun iyi ki böyle bir girişimde bulunmuşsunuz yoksa eğer girişimde bulunmasaydınız ben baktım delil belge hiçbir şey yok ama sizi içeri atardım. Çünkü seni atmasam beni atıyorlar.' Bu cümle önemli. Türkiye'de bu tip bir yapının üzerine giderken sırf bu endişeden dolayı çok mağdurların da olduğunun bilinmesi lazım."
–Tutukladığı albaya söylüyor değil mi savcı?
"Tabi tabi. Böyle bir yapı var kim ne derse desin. "
–Bir de Temel Bey'in söylediği 6 ay önceki süreç ne?
"6 ay önceki bu son şey ettiğimiz onu kastederek yani 6 aydan daha fazla da… Çünkü bu görüşmeler zaman zaman telefonla şununla bununla devam etti. O zaman genel başkanımızın bilgisi dahilinde tekrar görüşmüştüm arkadaşlarla bilahare böyle bir şey oldu. Hatta ben 15 Temmuz'dan sonra aradım ne oldu falan diye. 'Abi siz vazifenizi yaptınız sizin bir şeyiniz yok.' Ben de, 'siz vazifenizi yapmadınız' dedim kapattım telefonu. "
–Bunu kime söylediniz?
"Bu isimlere çok girmeyelim şimdi. Çok öncesinden ta 2004'ten itibaren bu yapılanma ile kadrolaşma ile ilgili çok değişik girişimlerde bulunduk. 'Yanlış yapıyorsunuz' dedik. Bunu konuşuruz İnşallah. "
Kaynak: ( http://www.yenicaggazetesi.com.tr/darbe-hazirligini-enisteye-degilsavunma-bakanina-habe-43565yy.htm)
Bu yazı içeriği değerlendirildiğinde kamuoyunda ve basında tartışılan “kalkışmanın saatler öncesinden bilindiği” mevzusu bile artık anlamsızlaşacaktır. Zira değil saatler öncesi, aylar öncesinden kimlerin böyle bir kalkışmada bulunacakları, isim isim, listeli olarak şüpheli konumunda belirtilen kişilere bildirilmiştir. Yapılması gereken şey bu listedeki kişilerin soruşturulması ve gerekli önlemlerin alınması iken her nedense o kanlı günün gelip çatması beklenmiştir. Böylelikle bir gecede dört yüzden fazla insan ölmüş, yüzlerce insan yaralanmış, on binlerce kişi tutuklanmış, yüz binden fazla insan görevinden alınmış dahası ordu tarumar edilmiş, aşağılanmıştır.
Böyle bir kalkışmanın olma ihtimali bilindiğine göre bu konuda hızlı bir şekilde tedbir alınması da mümkündür. Şüpheliler bunu yapmamış adeta gönüllerinden geçen siyasi iktidarı ve otoriteyi kurmak için fırsat kollamışlardır. Örneğin değil birkaç ay öncesinden bilinmesini bu kalkışma saatler öncesinde bilinse bile kalkışmanın önlenmesi mümkündür. Bu durum tüm askeri otoriteler tarafından da farklı şekilde dile getirilmiştir. Ancak bu konuyu en özetçe açıklayan Zekai Aksakallı olmuştur.
Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı, Ömer Halisdemir'in katledilmesiyle ilgili davada Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tanık olarak verdiği ifadede, darbe ile ilgili olay öğrenildikten sonra ÖKK'da ne gibi tedbirler alınabileceği"ne ilişkin soru üzerine; "TSK'da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz 'personel kışlayı terk etmesin' emri verilir. Birlik komutanları kışlalarında mesaiye devam edilir. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz 2016'da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı." şeklinde beyanda bulunmuştur. (Kaynak: http://www.gazetevatan.com/zekai-aksakalli-o-geceyi-anlatti-1049993-gundem/ )
Netice itibariyle; “Cemaat”in ya da FETÖ’nün 15 Temmuz 2016 tarihinde yaptığı kalkışmanın amacı uzun açıklamaya gerek olmayacak şekilde açıktır: Laik Cumhuriyeti yıkarak yerine, kendisinin şeyhliğinde bir din devleti kurmaktır. Bu hususun su götürmez bir gerçek olduğu ortadadır. Bu amaç gerek AKP yöneticileri gerekse tüm devlet kurum ve yöneticileri tarafından da öteden beri bilinmektedir. 25 Ağustos 2004 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararından tutun da 2000 yılında Savcı Nuh Mete Yüksel tarafından hazırlanan iddianameye ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı (Siyasi Partiler Soruşturma Bürosu) nın 27.5.2003 tarih SP 109. Muh2003/413 sayılı yazısına kadar bir çok resmi belge (EK-3)ortadadır.
Ancak yukarıda belirttiğimiz köşe yazısında da açıklandığı üzere, bu örgütün anayasal laik düzene karşı suç oluşturan tüm faaliyetleri, şüphelilerin de içerisinde bulundukları AKP yöneticileri tarafından görmezden gelinmiş dahası desteklenmiştir. 17-25 Aralık 2013 tarihine kadar da FETÖ cemaatiyle elbirliğiyle Laik eğitim ve Laik Cumhuriyetin tüm kazanımları bir bir yok edilmiştir. Bir “fırsata çevrilen” 15 Temmuz’la birlikte de şüphelilerin mensubu olduğu AKP, FETÖ’ye karşı mücadele veriyormuş görüntüsü içinde, Laik Cumhuriyet’e karşı savaş açmış, kerte kerte laik Cumhuriyetin tüm mirasını, geleneklerini, kültürünü ortadan kaldırıcı icraatlarda bulunmaktadır. Anayasa’nın güvence altına altığı yönetim anlayışı hukuka aykırı şekilde baskı ve olağanüstü hal yöntemleriyle değiştirilmektedir. Dolayısıyla her iki yapı arasında bir amaç birliği söz konusudur.
Bu amaç birliğinin bir eylem birliğiyle de bir arada gittiği yine yukarıda belirttiğimiz yazıda açıklanmıştır. Devletin bekası kabul edilen Kurumlarına (MİT, ORDU, POLİS, YARGI VE EĞİTİM başta olmak üzere), Fethullah Gülen’in imamları bilerek yerleştirilmiş ve bu kurumlarda işbirliği içinde çalışma yürütmüşlerdir. Tüm uyarılara rağmen Fethullah Gülen’in devlet içinde kadrolaşması sağlanmıştır. Ayrıca Ergenekon, Balyoz gibi ordu içindeki laik Cumhuriyeti savunan Yurtsever subay ve Generallerin tasfiyesini sağlayan ortak eylemler de herkesin malumudur. Devletin tüm maddi manevi imkânları FETÖ için seferber edilmiş, bir çok maddi olanak bu örgüte devlet gücü kullanılarak sağlanmıştır. Nitekim 17-25 Aralık sonrasında o dönemin Başbakanı şüpheli R.Tayyip Erdoğan, “ Cemaatçi kardeşlerimiz bugüne kadar bizden ne istediler de vermedik” diyerek bu eylem ve amaç birliğini açıkça itiraf etmiştir.
Yukarıda da açıkladığımız üzere şüphelilerin 15 Temmuz kanlı kalkışmasının yapılacağını ve muhtemel faillerini bildikleri halde bu olayın gerçekleşmesini bekleyerek yüzlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına sebep olmuşlardır. Bu nedenle şüpheli olarak gösterdiğimiz devlet ve hükümet görevlilerinin, Görevi Kötüye Kullanma ve Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi suçlarını işledikleri açıktır. Ayrıca şüpheliler, icra hareketlerini 15 Temmuz kalkışmasını gerçekleştiren FETÖ kadrosuyla birlikte amaç ve eylem birliği içinde işledikleri için, Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Veya Bu Düzen Yerine Başka Düzen Getirmeye Teşebbüs suçundan ve suçun işlenmesinden önce yardımda bulunarak suçun icrasını kolaylaştırmaları nedeniyle suça yardım ve yataklıktan da soruşturulmalıdırlar.
Sonuç Ve İstem : Yukarıda aktarılan ve ciddi kaynaklara dayanan gazete yazısında ismi geçen Temel Karamollaoğlu ve Lütfi Yalman ile yazar Ahmet Takan’ın tanık olarak ifadelerinin alınmasına ve isimleri verilen şüphelilerin belirtilen suçlardan soruşturularak haklarında kamu davası açılmasına karar verilmesini vekaleten talep ederiz.20/07/2017
Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Vekilleri
Av. Metin BAYYAR Av. Sait KIRAN
Av. Azime Ayça OKUR Av. Doğan ERKAN