Kurtuluş Partili hukukçular Diyanetten görüş soran savcıları HSYK’ya şikayet etti

02.11.2016
590
A+
A-
Anadolu Ajansından alınan bilgiyle Birgün Gazetesinden gazeteci Can UĞUR’un 26/10/2016 tarihinde yaptığı habere göre; İzmir’deki darbe girişimiyle ilgili soruşturma kapsamında 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianamede, Kara Harp Okulu’nu bitiren kurmay olan yüksek rütbeli subayın ifadesinin sonunda ağlayarak, ifadeyi alan cumhuriyet savcısına artık sorulara cevap vermek istemediğini, bu hayatının mahvolduğunu, hocası Fetullah Gülen’in bu ifadeleri duyması halinde ise kendisine beddua etmesi sonucu artık ahiret hayatının da mahvolması ihtimalinin bulunduğunu söylemesi üzerine bazı cumhuriyet başsavcıları, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan ‘FETÖ’ mensuplarının ettiği yemine ilişkin görüş talep etmiştir.
HKP’li avukatlar bu haber üzerine harekete geçerek bu Ortaçağcı uygulamaya imza atan savcıları HSYK’ya şikayet etti.
HKP’li avukatların verdiği dilekçeyi aynen yayımlıyoruz:

HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULUNA

                                                                                                               ANKARA

Suç Duyurusunda Bulunan

Müşteki : Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı

Karanfil Sok. No: 24/15- Kızılay/ANKARA

V e k i l l e r i                                    :

1- Av. Orhan ÖZER – Konya Barosu

2- Av. Metin BAYYAR – Ankara Barosu

3- Av. F. Ayhan ERKAN- İstanbul Barosu

4- Av. A. Serdar ÇINGI – İstanbul Barosu

5- Av. Tacettin ÇOLAK- İzmir Barosu

6- Av. Sait KIRAN – Ankara Barosu

7- Av. Ferit CÖHCE –Adana Barosu

8- Av. Halil AĞIRGÖL – Bursa Barosu

9- Av. Azime Ayça OKUR – Ankara Barosu

10- Av. Pınar AKBİNA- İstanbul Barosu

11- Av. Doğan ERKAN- Ankara Barosu

Sezenler cad. 4/15 Sıhhiye/ANKARA

Şikayet Edilenler                        : İzmir Cumhuriyet Başsavcılığında FETÖ/PDY soruşturmasını sürdüren görevli Cumhuriyet Savcıları

 Olay ve Açıklamalar            :

A)1- Bilindiği gibi 15 Temmuz 2016 gecesi AKP iktidarıyla el ele vererek Ordu içine sinsice yerleştirilen Fethullah Gülen tarikatına bağlı askerlerin, mevcut iktidarı devirmeye yönelik bir harekâtı oldu. Bu harekât sırasında yüzlerce insanımız katledildi, yaralandı. Bu harekâtın, Fethullah Gülen cemaati (Fethullahçı Terör Örgütü) tarafından yapıldığı yetkililer tarafından açıklandı. Bu olay nedeniyle Türkiye çapında Adli soruşturmalar yürütülmekte; Orduda, MİT’te, Yargıda, Poliste, Milli Eğitimde, Üniversitelerde geniş çaplı tutuklamalar yapılmış bulunmaktadır. Ve tutuklamalar hâlâ da devam etmektedir.

2- 15 Temmuz harekâtında bulunmak ve FETÖ yönetici ve üyesi olma iddiası ile suçlanarak tutuklananların, görevden uzaklaştırılan ve açığa alınanların sayısının yüz binleri aştığı belirtilmektedir. Ordu’da General, Amiral ve subayların yarısının, FETÖ’cü olduğu açıklanmaktadır. Adliye öyle, Polis öyle, Milli Eğitim öyle, Üniversiteden Mülkiye’ye varana kadar öyle, MİT öyle. Bunun ne kadar vahim bir tablo olduğu açıktır.

FETÖ’nün amacı, sanırız uzun açıklamaya gerek olmayacak şekilde açıktır: Laik Cumhuriyeti yıkarak yerine, kendisinin şeyhliğinde bir din devleti kurmaktır.

Laikliği kısaca din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ve tüm toplum yaşamına bilimin aklın ve insanlığın tüm tarihsel deneyimlerinden elde edilmiş vicdani kuralların hakim kılınması olarak tanımlamak mümkündür. Cumhuriyette, devlet içinde bir dini cemaatin yeri olamayacağı gibi özellikle eğitim ve yargı kurumları tamamen bir dini etkiden uzak olmalıdır.

Bu nedenle anayasanın değiştirilemeyecek ilkelerinden olan Laikliğin karşısında hareket eden ve onu yıkmaya çalışan bir yapılanmanın yok edilmesi de ancak bilimin, aklın ve ortak vicdani kanaatin ışığında hareketle mümkün olacaktır.

Ancak ne yazık ki FETÖ/PDY soruşturmalarında sıkı sıkıya bu anayasal ilkeye sarılmak yerine tam zıttı yönde yürütülen soruşturma yöntemleri uygulanmaktadır. Bunun en açık örneklerinden biri İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen FETÖ/PDY soruşturmasıdır.

Anadolu Ajansından alınan bilgiyle Birgün Gazetesinden gazeteci Can UĞUR’un 26/10/2016 tarihinde yaptığı habere göre; İzmir’deki darbe girişimiyle ilgili soruşturma kapsamında 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianamede, Kara Harp Okulu’nu bitiren kurmay olan yüksek rütbeli subayın ifadesinin sonunda ağlayarak, ifadeyi alan cumhuriyet savcısına artık sorulara cevap vermek istemediğini, bu hayatının mahvolduğunu, hocası Fetullah Gülen’in bu ifadeleri duyması halinde ise kendisine beddua etmesi sonucu artık ahiret hayatının da mahvolması ihtimalinin bulunduğunu söylemesi üzerine bazı cumhuriyet başsavcıları, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan ‘FETÖ’ mensuplarının ettiği yemine ilişkin görüş talep etmiştir.  (http://www.birgun.net/haber-detay/cumhuriyet-savcilari-diyanet-e-sordu-konusurlarsa-carpilirlar-mi-132932.html)

-Anayasanın başlangıç kısmında, “Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı’ açıkça belirtilmiştir.

-Anayasanın ‘cumhuriyetin nitelikleri’ başlıklı 2. Maddesinde de; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” şeklinde bir tanımlama yapılmıştır.

Devlet-kamu adına araştırma ve soruşturma faaliyetinde bulunmak, kamu davasının açılmasını gerektiren şartlar oluştuğunda dava açmak ve yürütmek, mahkemelerin verdiği kararları yerine getirmek durumunda olan cumhuriyet savcılarının, her şeyden önce anayasa ve diğer yasalara uyması bir zorunluluktur. Bu hukuk devletinin zorunlu bir gereğidir. Buna göre anayasal bir hak ve kural olan ‘Laiklik’ ilkesini kamu adına korumak en başta kendilerine verilen görev gereği Cumhuriyet Savcılarının görevidir.

Ancak yukarıdaki habere göre, bir soruşturma evresinde bu kural bizzat Cumhuriyet Savcılarınca çiğnenmiştir. Savcılar doğrudan soruşturma yürütmek yerine dini konularda görüş bildiren Diyanet İşleri Başkanlığına adeta soruşturmanın ‘dinen caiz’ olup olmadığını sormuşlardır.

Bu savcıların böyle bir hak ve yetkileri yoktur. Bu durum, soruşturulan örgütün amacı hizmet eder şekilde, Laiklik Hukukun tahribata uğratılmasına neden olmuştur. Bu nedenle görevlerinin gereğini yerine getirmeyen, derhal soruşturma açmak yerine bir de dini referans, dini kural arayan bu savcılar hakkında soruşturma yapılması için Kurulunuza başvurma zorunluluğu doğmuştur.

Sonuç ve İstem: Yukarıda isimleri ve ünvanları belirtilen şahısların anılan eylemlerinden dolayı haklarında gerekli idari incelemenin ve soruşturmanın yapılmasıyla Anayasa’nın 159. ve 2461 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nun 4/3. maddeleri uyarınca görevden uzaklaştırılmalarını,

Ayrıca “görevi ihmal suçu” işlediklerinden dolayı cezalandırılmaları için gereken işlemlerin yapılmasını arz ve talep ederiz. Saygılarımızla. 02/11/2016

 

İhbarda Bulunan

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

Vekilleri

Av. Metin BAYYAR        Av. Sait KIRAN

Av. Azime Ayça OKUR                               Av. Doğan ERKAN

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz