Genel Başkan’ımız Nurullah Efe: Bugün de size Lenin ve onun Sovyet Rusya’sını tanıtayım, arkadaşlar
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Daha önce de hep belirtegeldiğim gibi; biz Marksist-Leninistiz. Size bugün Lenin’in bir yönünü tanıtayım, dedim.
Bu pankartımızda diyoruz ki; “Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal ve En Büyük Müttefiki Lenin…”
İlber Ortaylı, “Tek müttefiki”, diyor Lenin için.
Şimdi bu müttefikliğin içeriğine dair bilgiler vermek istiyorum size.
“Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları”, Semyon İvanoviç Aralov’un Anıları’ndan aktarıyoruz, arkadaşlar.
Çiçerin, Lenin’in uluslararası ilişkilerini düzenleyen yoldaşı. Aralov anlatıyor:
***
Türkiye’ye gitmeden önce Lenin’le görüşme
Bir gece, Çiçerin beni Dışişleri Halk Komiserliği’ne çağırdı. Onu çalışır bir halde buldum. Masanın üzerinde bir yığın evrak ve kitap vardı.
“Vladimir İlyiç (Yani Lenin – Nurullah Efe Ankut) sizi görmek ve Türkiye işleri üzerine sizinle konuşmak istiyor” dedi Georgiy Vasilyeviç Çiçerin. “Artık siz işleri, yazışmaları, antlaşmaları, Türkiye tarihini öğrenmiş bulunuyorsunuz. 13 Ekim’de Türkiye’nin Güney Kafkasya Cumhuriyetleriyle imzalamış olduğu antlaşmayı, mutlaka dikkatle okuyunuz. Bu antlaşmayı Sergey Konstantinoviç Pastuhov’da bulabilirsiniz. Yarın Vladimir İlyiç’e gideceğiz. Hazır olunuz.”
Yani, Lenin’e gideceğiz, hazır olunuz, diyor.
“Vladimir İlyiç’le bu yeni buluşmayı heyecanla bekliyordum. Nihayet bu saat gelip çattı.
“Lenin’in çalışma odasında hiçbir şey değişmemişti. Hatta iç savaş yıllarında cephedeki durumu Vladimir İlyiç’e anlattığım harita bile aynıydı.”
Arkadaşlar, 1917-1921 yılları arasında bir iç savaş yaşadı Çarlık Rusya’sı taraftarlarıyla Lenin’in önderliğindeki Bolşevikler arasında. Başka türlü adlandırırsak Çarlık’ın Beyaz Ordularıyla Ekim Devrimi’nin Kızıl Ordusu arasında. Ve ancak 1921’de Çar’ın Beyaz Orduları ve onları destekleyen Amerika, İngiltere ve bütün Batılı Emperyalistlere karşı verilen savaşı kazandı Lenin ve Büyük Ekim Devrimi’nin savaşçıları.
“(…) Yazı masasının üstü tam bir düzen içindeydi… Kitaplar, gerektiği an alınabilecek bir yerde ve durumda bulunuyordu… Büyük çiçek buketi yine aynı yerdeydi…
Masanın üstünde Lenin bir çiçek buketi bulunduruyor. Yani çiçeklerin kokusu, görünüşü, güzelliği, ona mutlu bir ruh hali yaşatıyor.
“Vladimir İlyiç yerinden kalktı, masanın arkasından çıktı, Çiçerin’le dostça selamlaştı, hal hatır sordu. Sorgu dolu gözlerle bana baktı, elimi sıktı, cesaretlendirici sıcak bir bakışla ve sempati okunan bir gülümseyişle; “Demek böyle, azizim,” dedi, “savaşı bitirdiniz, diplomat oldunuz, âlâ! Kılıcı saban haline getirdiniz! İyi ve gerekli bir iş. Lütfen oturunuz. 17’nci Ordu’yu hatırlıyorum. Ordunuz fena dövüşmedi. Şimdi size büyük bir iş veriliyor. Türkiye’de yararlı çalışacağınızı umuyorum. Türkler, ulusal kurtuluşları için savaşıyorlar. Bunun için Merkez Komitesi, askerlik işlerini bilen birisi olarak sizi oraya gönderiyor. Emperyalistler Türkiye’yi soyup soğana çevirdiler, hâlâ da soyuyorlar. Köylüler ve işçiler buna katlanamadılar ve başkaldırdılar. Sabır bardağı taştı; gerek Doğu Halkları gerek biz emperyalist kurtlara karşı savaşıyoruz. Sovyet Rusya, emperyalistlerle olan işini bitirdi. Onları bozguna uğrattı ve memleketten kovdu. Onların dişlerini söktük. Keskin tırnaklarını vücudumuza geçirmelerine izin vermedik.”
“Lenin Türkiye’de olup bitenleri çok iyi biliyordu:
Anlatıyor Lenin:
“Mustafa Kemal Paşa, tabiî ki sosyalist değildir,” diyordu Lenin, “ama görülüyor ki, iyi bir örgütçü, yetenekli bir komutan, burjuva-ulusal devrimini yürütüyor. İlerici bir insan, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist devrimimizin önemini anlamış olup, Sovyet Rusya’ya karşı olumlu davranıyor. O, istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum. Halkın ona inandığını söylüyorlar. Ona yardım etmek, yani Türk Halkına yardım etmek gerekiyor. İşte, sizin işiniz budur. Türk Hükümetine, Türk Halkına saygı gösteriniz. Büyüklük taslamayınız. Onların işlerine karışmayınız… İngiltere onların üzerine Yunanistan’ı saldırttı. İngiltere ile Amerika bizim üzerimize de sürü ile memleket saldırttı. Sizi ciddi işler bekliyor. Yoldaş Frunze bugünlerde Ukrayna Cumhuriyeti adına Ankara’ya gidecektir. Herhalde onunla Türkiye’de karşılaşacaksınızdır.
General Frunze de o anda Türkiye’ye geldi ve Türkiye’yi baştan sona dolaştı. Ve her türlü desteği Sovyet Rusya’nın vereceğini vaat ederek ülkemizden ayrıldı.
Şimdi burada bir konuya daha değinmek istiyorum, Lenin’in sözlerinin arasına girerek.
Taksim’de Cumhuriyet Anıtı var, biliyorsunuz, arkadaşlar. 1925’te başlandı o anıtın yapılmasına; 1928’de bitirilip açıldı. Orada Mustafa Kemal’in, İnönü’nün, Fevzi Çakmak’ın heykelleri var. İşte bu üçlünün arkasında, iki de Sovyet Rusya temsilcisinin heykeli var. Mustafa Kemal’in önerisiyle oraya konmuştur bu heykeller. Biri General Voroşilov’un heykeli, öbürü de General Frunze’nin heykelidir. Bir kadirşinaslık örneği olarak Mustafa Kemal, Cumhuriyet Anıtı’nda bu iki dostun, yoldaşın, müttefikin de yer almasını istemiştir.
“(…)
“Lenin sözlerine devam ederek; “Çarlık Rusya’sı, yüz yıllar boyunca Türkiye ile savaşmıştır,” dedi, “bu elbette halkın belleğinde derin izler bırakmıştır, bu halkın içinde Rusya’nın, Türkiye’nin amansız düşmanı olduğuna ilişkin propaganda yapılmıştır. Bütün bunlar, Türk köylüsünde, küçük ve orta mal sahiplerinde, tüccarlarda, aydınlarda ve idareci çevrelerde Ruslara karşı dostça olmayan duygular ve güvensizlik uyandırmıştır. Bilirsiniz ki, güvensizlik yavaş geçer. Bunun için de sabırlı, dikkatli, ihtiyatlı bir çalışma gerekmektedir. Eski Çarlık Rusyası ile Sovyet Rusya arasındaki ayrımı, sözle değil işle göstermek ve anlatmak gerekmektedir. Bu bizim ödevimizdir. Siz de bir elçi olarak, Sovyet Rusya’nın, Türkiye’nin işlerine karışmamak politikasının, halklarımız arasında samimi bir dostluğun savunucusu olmak zorundasınız. Türkiye, bir köylü, bir küçükburjuva ülkesidir. Sanayisi çok azdır. Olanı da Avrupalı kapitalistlerin elindedir. İşçisi çok azdır. Bunu dikkate almak gerekmektedir. Bir kez daha tekrar ediyorum, dikkatli ve sabırlı olunuz! Hükümet temsilcileriyle, halkla konuşmalarınızda her zaman nazik ve güleryüzlü olunuz! Tanrı sizi kibirden korusun!”
“Lenin, bu sözleri söyleyince gülümsedi, Tanrı’nın elbette bu işle bir ilgisi olmadığını ekledi ve sözlerine şöyle devam etti; “En önemlisi halka saygı göstermektir. Emperyalistlerin yağmacı, istilacı politikalarına karşılık bizim, hiçbir çıkara dayanmayan dostluk ve memleketin iç yaşamına karışmama durumumuzu, açıklayınız! İşte sizin ödeviniz!.. Ne gibi yardımlarda bulunacağımızı da bildirelim; en kuvvetli bir olasılıkla silah yardımında bulunacağız. Gerekirse başka şeyler de veririz.
“Dil öğreniniz. Basit insanlarla, toplumda tanınan insanlarla görüşünüz, Çarlık rejiminin elçileri gibi kendinizi, çitlerle, kale duvarlarıyla emekçi halktan ayırmayınız! Çarlık elçileri, büyük vezirleri, memurları rüşvetle satın alıyorlardı. Bu, bizim işimiz değildir. Biz halkla dostluk kurmalıyız.”
“Lenin bir aralık; “Ailenizle mi gidiyorsunuz?” diye sordu. “Bu çok iyi. Çocuklarınıza Türkçe öğretiniz, sizin de öğrenmeniz gerek… Bu çok önemlidir.”
“Lenin veda sırasında elimi sıktı, bana iyi yolculuklar diledi.
“Bu, Lenin’le son karşılaşmamdı. Bir daha onu görmek kısmet olmadı.”[1]
***
İşte Lenin, Türkiye’yi, Mustafa Kemal ve Türkiye hayranı Emanullah Han liderliğindeki Afganistan ile birlikte ilk önce tanıyan, onun gerçek dostu olan bir ülkenin temsilcisi olarak Aralov’u, Büyükelçi kimliğiyle Türkiye’ye gönderiyor. Ve gönderirken de bunları söylüyor, bu nasihatlerde bulunuyor. İşte Lenin budur!
Zaten kendisi de baba tarafından Kazan Tatarıdır. Yani Türk soyundandır. Annesi ise Alman’dır, Lenin’in. Yüz çizgileri, zaten bizim ırkımızdan olduğunu açıkça belli eder, Lenin Usta’nın.
Şimdi de, arkadaşlar, Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal’in Sovyetler Birliği ve Lenin hakkında neler söylediğine bakalım, onları aktarayım.
Mustafa Kemal’in Sovyetler Birliği ve Batılı Emperyalist Devletlerle ilgili sözleri:
“Tam ve gerçek bağımsızlığımızı açık ve samimi en önce teslim ederek bize barışma elini uzatan Rus Şuralar (Sovyetler) Cumhuriyeti ile kardeşçe bağlarımızın sağlamlaştırılması, dış siyasetimizin esasıdır.
“Fakat varlığımıza sataşan (tasallut eden) bütün Batı dünyası, Amerika da içinde olduğu halde, tabiatıyla büyük bir kuvvet teşkil ediyor.”[2]
Ve şu tespitte bulunuyor, arkadaşlar, zafer sonrası Mustafa Kemal:
“Eğer Rusya’nın yardımı olmasaydı Yeni Türkiye’nin İngiliz-Fransız ve Yunan Müdahalecilere karşı zaferi ya bugünküyle karşılaştırılamaz ölçüde büyük kurbanlar pahasına elde edilirdi ya da hatta büsbütün olanaksız olurdu. Rusya Türkiye’ye hem manevi hem maddi bakımdan yardım etti. Ulusumuzun bu yardımı unutması bir suç olur.”[3]
Evet, Lenin ve Sovyet Rusya’nın yardımını aynen bu şekilde teslim ve tespit ediyor, Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal, arkadaşlar.
Yine, Lenin’e bir mektup yazıyor Mustafa Kemal. Orada da şunları söylüyor. Bir bölüm aktaralım:
“Mustafa Kemal, V. İ. Lenin’e yazdığı 10 Nisan 1922 tarihli kişisel mektubunda Türk halkının Sovyet Rusya’ya saygı ve yakınlık duygularını belirterek şöyle demekteydi: “Daha önce olduğu gibi Rusya’yla dostluk Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin politikasına temeldir ve süreklidir. İçinde bulunduğumuz zamanda, emperyalist ve kapitalist devletlerin başvurmaya başladıkları yeni yöntemlere karşı, ülkelerimizin güçlerini her zamankinden daha çok birleştirmeleri gerektiği kanısındayım. Rusya’nın bize pek çok kez gösterdiği yardım, gözümüzde özel bir önem kazanmaktadır.”[4]
Evet, arkadaşlar, böyle diyor mektubunun bir bölümünde de, Mustafa Kemal.
Şimdi de Sovyetler Birliği’nin, Lenin’in ülkemize gönderdiği yardımları özet biçimde aktaralım:
***
Sovyetler Birliği’nin Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mıza yardımları
Sovyet resmi verilerine göre Kurtuluş Savaşı döneminde Rusya’nın Türkiye’ye yaptığı askeri ve nakdi yardımlar:
– 39.000 tüfek,
– 327 makineli tüfek,
– 54 top,
– 63 milyon fişek,
– 147.000 top mermisi,
– 2 avcı botu,
– Doğu sınırlarından eski Rus Ordusu’nun bıraktığı askeri malzemeler,
– Ankara’da iki barut fabrikasının kurulmasına yardım,
– Fişek fabrikası için gerekli teçhizat ve hammadde sağlama,
– 200 kilo külçe altın,
– 100.000 altın Ruble (kimsesiz gazi çocukları için yetimhane kurulması amacıyla),
– 20.000 Lira (basımevi ve sinema teçhizatı alımı için),
– 10 milyon altın Ruble.
***
İşte bir yönüyle Lenin ve Sovyet Rusya, onun liderliğindeki Sovyet Rusya budur, arkadaşlar.
Kalın sağlıcakla…
26 Haziran 2023
[1] Semyon İvanoviç Aralov, Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları, İş Bankası Yayınları, s. 26-29.
[2] Mustafa Kemal, Aktaran: Fethi Naci, Atatürk’ün Temel Görüşleri, s. 46.
[3] Yeni Rusya ve Yeni Türkiye İşbirliğinin İlk Adımları, Rusya Federasyonu’nun Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği, s. 3.
[4] A. M. Samsutdinov, Mondros’tan Lozan’a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi, 1918-1923, Epsilon Yayınları, s. 266.