Efendin önünde diz çöktün 12 Ekim’de yolcu edeceksin Papaz’ı…
Verdiğin bütün sinyaller, öyle gösteriyor ki Kaçak Saraylı Hafız, 12 Ekim’de Papaz maskeli ABD eski Özel Kuvvetler mensubu CIA ajanı Andrew Brunson’ı uçağına bindirip yolcu edeceksin.
Hiç lafı dolandırıp, evirip çevirmeye kalkışma. Daha önce de söylediğimiz gibi, devşiricin ve yapımcın ABD Emperyalist Çakalı’nın önünde bir kez daha dize gelip onun dediğini harfi harfine yerine getireceksin.
Ne demişti, ABD Başkanı Trump nam faşist bunak?
Aynen şunu:
“Masum bir insanın serbest kalması için karşılığında hiçbir şey vermeyeceğiz. Türkiye ile ilişkilerimizi azaltıyoruz.”
“Rahiple ilgili süreçte hâlâ sona gelinmedi. Olanları bir kenarda oturup izlemeyeceğiz. İnsanlarımızı alamazlar. Neler olacağını göreceksiniz.”
Emperyalist faşistin bu mesajları, Tayyipgiller’de şafağı attırdı. Ve anında diz çöktürdü. “Ya, tamam, bu işi tatlılıkla çözelim de bize de birazcık zaman tanıyın. İşte 12 Ekim’de yeniden duruşması görülecek. O duruşmada dediğinizi yapalım. Adamınızı salıverelim, ülkenize götürün.”
Ne yaptı bunun için Tayyip?
5 Eylül’de Papaz maskeli ABD ajanının yargılandığı mahkemenin iddianame savcısını görevden aldı. Onu Bilişim Suçları Savcılığına getirdi.
Papazın yargılandığı mahkemeye ise yeni bir savcı atadı…
Kim yaptı bunları?
Tayyip’in “Benden başka yüksek sıfatı taşıyan olmaz Türkiye’de” diyerek Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun adını değiştirip Hâkimler Savcılar Kurulu yaptığı ve 6 üyesini doğrudan kendisinin atayıp 7 üyesini ise Meclis çoğunluğunun seçtiği HSK üyeleri yani neredeyse tamamı Tayyipgiller tarafından oraya getirilmiş insanlar.
Daha açığı, tüm yargı kurumları gibi AKP’giller’in hukuk bürosuna dönüştürülmüş HSK’yi oluşturan kişiler…
Sözde Papazın uçurulması için bu değişimin yapılması kaçınılmazdı. Çünkü eski iddianame savcısı, iddiasından vazgeçip onun tersini savunamazdı. Yani Papaz’ı bırakalım gitsin, diyemezdi. Böyle bir şey yapması, kendisiyle çelişmiş olması, dolayısıyla da ciddiyetinin ortadan kalkması anlamına gelirdi. Ama yeni savcı için böyle bir sıkışmışlık yok. O der ki; bana göre olayın değerlendirilmesi böyle olmalıdır. Benim yorumum budur. Yani Papaz’ı serbest bırakmalıyız.
Mahkeme de savcının bu talebine güya uymuş olarak Papaz’ı salıverir. Papaz da uçağına atlar, basıp gider önce Avrupa’ya sonra da oradan ülkesine. Ya da ne bileyim, belki de doğrudan ülkesine uçar.
Bu konuda ABD’nin istediğini yaptırmış olduğunun birden çok belirtisi vardır:
Bir kere faşist bunak Trump, bu konuda suskunluğa büründü. Çünkü iş bağlanmış durumda. Ne diye konuşsun ki artık?..
Kaldı ki bir önceki CIA Başkanı, şimdiki Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, bir iki gün önce bu işin bağlanmış olduğunu tevil yoluyla açıklamış oldu. Şöyle dedi:
“Pompeo: Brunson bu ay serbest bırakılabilir
“Türkiye’de “casusluk” suçlamasıyla yargılanan ve ev hapsinde tutulan papaz Andrew Brunson konusunda ABD’den yeni bir açıklama geldi.
“Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu görüşmelerine katılmak için bulunduğu New York’ta bir muhabirin konuya ilişkin sorusunu yanıtlayan ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Brunson’ın bu ay içinde serbest kalabileceğini iddia etti. Brunson’la ilgili açıklamasında, “Evet, bu ay serbest bırakılabilir. Geçen ay serbest bırakılmalıydı. Aslında bugün serbest bırakılmalı” diyen Pompeo, ABD’li papazın “haksız yere” ev hapsinde tutulduğu yönündeki görüşünü de yineledi.
Pompeo, “Papaz Brunson ve Türkiye tarafından tutulan diğer tüm ABD’lilerin serbest bırakılması gerekir. Ve bunun hemen yapılması gerekir. Türklerle konuştuk. Beklentilerimizi biliyorlar” ifadesini kullandı.” (https://www.dw.com/tr/pompeo-brunson-bu-ay-serbest-b%C4%B1rak%C4%B1labilir/a-45621144)
Görüldüğü gibi, bu işin 12 Ekim’de sonuçlanacağı ifade ediliyor.
Ha, burada şöyle bir soru akla gelebilir:
Ya, iyi de kesin 12 Ekim’de bırakılacaktır, demiyor. Bir ay içinde bırakılacağını tahmin ediyorum, diyor…
İşte böyle bir üslup da işin kitabına uydurulması için gerekiyordu. Böyle ima ya da tevil yoluyla konuşmalarını açık, kesin, net ifadelerde bulunmamalarını, Kaçak Saraylı Hafız’ın adamları özellikle rica etmişler, efendileri ABD’nin yetkililerinden. Böyle kesin ve sert ifadeler öne sürerek bu işi gündeme getirirseniz, bizi madara etmiş olursunuz. “İstedik, söke söke aldık. Sıkıyorsa vermeseydi”, demiş olursunuz. Biz de yediğimiz bu büyük çizik karşısında, Allah’la aldatarak meczuplaştırdığımız “hülooğğ”cularımızın gözünde bütün saygınlığımızı ve güvenilirliğimizi yitirmiş olurduk.
Oysa biz o meczuplaşmış taraftarlarımızı nasıl kandıracağız?
Şöyle:
Biz bu işe karışmadık. Bağımsız yargı bir süre tuttu sonra da saldı. Biz yargının işine müdahale edemeyiz. Yani bu bizim dışımızda gerçekleşmiş ve yargı düzeyinde olup bitmiş bir iştir. Malum ya; bizde yargı bağımsızdır.
İşte bu dolabı çevirebilmemiz için siz de açık, sert anlamlar içeren konuşmalar yapmayın, bunu özellikle rica edelim sizden, demiş oluyor Tayyipgiller’in yetkilileri.
Zaten Tayyip’in kendisi de bizzat Birleşmiş Milletler Genel Kurulu vesilesiyle gitmiş olduğu New York’ta, medyanın sorusu üzerine aynen bu dolabı çeviriyor. Şöyle diyor:
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için gittiği ABD’nin New York kentinde Reuters haber ajansına bir röportaj verdi.
“Erdoğan röportajda İzmir’de ev hapsinde tutulan ABD’li Pastör Andrew Brunson’ın durumu, İdlib ve İran’a yönelik yaptırımlarla ilgili soruları yanıtladı.
‘Brunson konusunda kararı siyasiler değil, yargı verecek’
“Erdoğan, Brunson yaklaşık iki yıl tutuklu yargılandıktan sonra 25 Temmuz’da tutukluluğu ev hapsine çevrilen Andrew Brunson konusunda son kararı siyasilerin değil, yargının vereceğini ifade etti.
“Pastör Brunson, ‘terör örgütü adına suç işlemek’ ve ‘casusluk’ suçlamalarıyla yargılanıyor ve 35 yıla kadar hapsi isteniyor. (https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-45649739)
Burada soralım Kaçak Saraylı Hafız’a:
Madem kararı bağımsız mahkemeler verirdi, peki, bir süre önce “Ver Papazı al Papazı” diyen kimdi?
Dublörün müydü? Yoksa senin gölgen miydi?
Hatırlayalım isterseniz, bire bir ne dediğini:
“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD’de kendilerinden bir kez daha İzmir’de tutuklu papazın istendiğini belirterek, “Sizde de bir papaz (Fethullah Gülen) var, bizde de. ‘Ver papazı, al diğer papazı’ dedim. Hemen, ‘karıştırma orayı’ diyorlar. Yok öyle şey” dedi.” (https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2017/09/28/erdogandan-abdye-ver-papazi-al-papazi/)
İşte içler acısı durumunuz bu be Tayyip…
İnsan olarak çoktan ölmüşsünüz de farkında değilsiniz ve ağlayanınız yok…
Türkiye’de ABD Emperyalist Haydudunun desteğini arkanıza alarak çökertmediğiniz devlet kurumu bırakmadınız. Ne ordu, ne yargı, ne eğitim, ne benzerleri…
Bir kere bu Papaz maskeli ajanın, FETÖ’yle ve PKK’yle etle tırnak gibi kaynaşmış bu Özel Kuvvetler eski askerinin işlediği suçlar ne?
“Terör örgütü adına suç işlemek” ve “casusluk”.
Bu suçların TCK’deki müeyyide toplamı ne?
35 yıl…
Böyle bir ithamla yargılanan bir insanın tahliye edilerek ev hapsine çıkarılması bile başlı başına bir hukuk skandalıdır. Hukukun da, kanunun da, yargının da berhava edildiğinin bir göstergesidir.
Zaten o ev hapsi kararı da senin emrinle gerçekleşti. ABD’yle yaptığınız pazarlığa sonradan ek taleplerde bulunarak uymadığın için gerçekleşti. Yoksa tâ o zaman ABD eğer senin taleplerini kabul etmiş olsaydı, Papaz çoktan uçağına bindirilip yolcu edilmiş olacaktı. Bunu medyada pek çok kişi yazdı çizdi. Özellikle de CIA’nın sesi, Yasemin Çongar’ın halefi Aslı Aydıntaşbaş. Hem de yoruma dayalı değil, net, kesin duyumlara dayalı olarak işin aynen bu şekilde olduğunu Cumhuriyet’teki köşesinde yazdı.
Wall Street Journal adlı ünlü ABD gazetesi de Tayyipgiller’le Amerika’nın bu Papaz işini bağladığını ve 12 Ekim’de Papaz’ın yolcu edileceğini, işte şu ifadelerle dile getirmiş oluyorlar:
“Wall Street Journal (WSJ) gazetesi ABD’li Rahip Andrew Brunson ile ilgili yeni bir kulis haber yaptı.
“Daha önce ABD Başkanı Donald Trump ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Brunson ve o dönem İsrail’in elinde tutuklu bulunan Ebru Özkan konusunda pazarlık yaptığını yazan gazete, Brunson’ın serbest kalması için bir sonraki duruşmayı işaret etti.
“İstanbul’dan David Gauthier-Villar, Washington’dan Dion Nessenbaum imzalı haberde Türkiye’den yetkililerin kaynak gösterildiği bilgiler yer aldı.
“Türkiyeli yetkililer gazeteye 12 Ekim’de tekrar hâkim karşısına çıkacak olan Brunson’ın serbest bırakılması için “Olası bir sonuç” ifadelerini kullandı.
“Hâlâ aynı noktadaysak yükleneceğiz”
“Habere göre ABD’li yetkililer de Trump yönetimine pastörün Türkiye’deki ekonomik çalkantılar nedeniyle serbest bırakılacağını söyledi. ABD’li bir yetkili Ekim ayını işaret ederek şunları söyledi:
“Ekim’e geldiğimizde hala aynı noktadaysak, Türklere yükleneceğiz. Fakat şu an kritik bir noktadayız ve köşeye sıkıştırmak istemiyoruz.”
“(…)
“Gazete “Erdoğan yönetimine yakınlığıyla bilinen avukat Selman Öğüt, burada da Brunson davasına benzer bir rota izlenebileceğini belirtti” ifadelerini kullandı.
“Öğüt habere göre Brunson’ın serbest bırakılmasını şu ön koşula bağladı:
“Arkalarına yaslanmalı ve rahat olmalılar (ABD’li yetkililer), aksi halde bu kısır döngü devam eder. Eğer ben hâkim olsaydım, ‘bunu yap, şunu yap’ şeklinde emir almayı kabul etmezdim. Amerika benim patronum değil.” (https://bianet.org/bianet/hukuk/201078-wsj-temmuz-da-ucak-hazirdi-brunson-12-ekim-de-serbest-birakilabilir)
Gördüğümüz gibi, arkadaşlar; ne diyor Tayyipgiller’den Avukat Selman Öğüt?
“ABD’li yetkililer arkalarına yaslanmalı ve rahat olmalılar.” Yani, istediklerini 12 Ekim’de alacaklar…
Daha nasıl açık konuşsun AKP’giller’in bu adamı?
Başta Kaçak Saraylı olmak üzere Tayyipgiller’in Emperyalist Haydut karşısında bir kez daha aman dileyip diz çöktüğünü görmüş olmaktayız işte…
Tabiî bu olay aynı zamanda Türkiye’de bağımsız yargının, hukukun en temel prensiplerinden olan Güçler Ayrılığı İlkesinin filan çoktan yok edildiğini göstermiş olmaktadır.
Saygıdeğer arkadaşlar;
Daha önce de söyledik ya kaç kez, Tayyipgiller hem 16 Nisan Referandumu’nu, hem de 24 Haziran Seçimleri’ni kaybetmişlerdir aslında. Hukuku, kanunu hiçe sayarak yaptıkları bir hileyle kendilerini kazanmış göstermişler ve zorbaca bir güçle de bunu kabul ettirmişlerdir Türkiye Halkına. Yani şu an kendilerinin varlığı bile kriminal bir durum yaratmaktadır, kanunsuz bir suç örgütü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ele geçirmiş bulunmaktadır artık.
Dolayısıyla da bunların tüm eylemleri hukuk dışıdır, kanun dışıdır, gayrimeşrudur.
Ne yazık ki bunlar, kendileriyle birlikte Türkiye’yi de utanılacak durumlara düşürmektedirler, görüldüğü gibi. Hem de tekrar tekrar…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
27 Eylül 2018
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı