“Bir siz mi varsınız?” diyenlere cevabımızdır…
“Bir siz mi varsınız?” diyenlere cevabımızdır:
Evet, bir tek biz varız, Antiemperyalist, ABD-AB Emperyalist Çakal Devletlerine ve Siyonist İsrail’e karşı olan!
Bir tek biz varız, canımız pahasına vatanı, halkı, laikliği, Tam Bağımsızlığı, Mustafa Kemal ve Kuvayimilliye Geleneğini, ezilen ve sömürülen halk yığınlarını savunan! Kararlıca, yiğitçe, bilinçlice…
Gerisi ya kuru gürültü, ya da sahtekârlık…
Kanıtı mı?
Binbir tanesinden işte son biri…
ABD Emperyalist Çakal Devletinin önde gelen alçaklarından biri geldi, ülkemize. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, “Petrol Zirvesi” kamuflajı altında Ortadoğu petrollerinin yeni şartlarda ABD Emperyalist Tekellerinin kasalarına hangi biçim ve yöntemlerle akıtılacağını belirlemek için… Buradan da Katar’a geçti, hatırlanacağı gibi. Çünkü Ortadoğu’nun kaynayan petrol kazanlarının en kallavilerinden biri orasıdır.
Ne demişti seçim kampanyası sürecinde, ABD’nin keser kaçığı yeni Başkan’ı Trump?
“Körfez ülkelerine gideceğim ki inanın onlar daha fazla ayakta duramazlar. Körfez ülkelerinin sahip olduğu tek şey paradır. 19 trilyon dolar civarında olan borcumuzu onlara ödeteceğim. Bunu biz ödemeyeceğiz, onlar ödeyecekler. Bu borcu Körfez ülkelerine ödeteceğiz. Unutmayın, Körfez ülkeleri, biz olmadan varlıklarını sürdüremezler.” (https://www.youtube.com/watch?v=EZ46qVPHEmo)
İşte bu kapsamdaki talan işlerini düzenlemek için geldi, Tillerson Türkiye’ye, Katar’a.
Trump diyor ya yukarıda; “Körfez ülkeleri biz olmadan varlıklarını sürdüremez.”, diye. Türkiye’deki egemenler de öyle. Türkiye’nin hain, ABD ortağı Parababaları da öyle. TÜSİAD’cılar, MÜSİAD’cılar, TİSK’çiler de öyle.
Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete de öyle. Onların da projelendiricisi ve oraya taşıyıcısı ABD’dir. Yani AKP’nin de, CHP’nin de, MHP’nin de, HDP’nin de yapımcısı, kullanıcısı, efendisi ve Meclise taşıyıcısı bu emperyalist hayduttur.
Türkiye’ye de bunlara yeni bir ayar çekmek için geldi. Kapalı kapılar ardında verdi talimatlarını, geçip gitti…
Peki, buna karşı Türkiye’de herhangi bir ses çıkaran oldu mu?
Tık diyebilen oldu mu?
Oldu…
Sadece biz olduk. Hem de o hayduta, o insan soyunun baş belasına anlayacağı dilden ve hak ettiği üslupla konuştuk. İşte konuşma metnimiz:
***
Sözde “Petrol Zirvesi” Ortadoğu petrollerinin emperyalistlerce paylaşım toplantısıdır
Kanlı Katil ABD Emperyalistlerinin Dışişleri Bakanı Tillerson, Ülkemizden Defol!
ABD-AB Emperyalistleri, Ülkemizden ve Ortadoğu’dan Defolun!
Kanlı katil ABD-AB Emperyalizminin Ortadoğu’yu kan gölüne çevirme projesi sorumlularından biri olan Tillerson kanlı ayaklarıyla ülkemizi lekelemeye geldi. Gelmesindeki neden “Dünya Petrol Zirvesi” adlı kongredir. Bu kongrenin asıl amacı ise Ortadoğu halklarını bölüp parçalama planı olan BOP, yani Büyük Ortadoğu Projesi’ni etkin bir şekilde hızlandırmaktır.
Büyük Ortadoğu Projesi ise 2002 yılında dillendirilmeye başlanan, ABD ve Avrupa Birliği Emperyalistlerinin Ortadoğu’yu ve ülkemizi, bin devletli bir dünya yaratma sürecinde dizayn etme ve sonuç olarak halkların bölünmüş, parçalanmış ve kendilerine karşı çıkamayacak duruma gelmelerini amaçlayan projenin adıdır. Bu projeyi de somut olarak Ortadoğu’da çıkan Arap Baharı ayaklanmasını kendi yörüngelerine sokmayı başararak uyguladılar. Bu proje ile birlikte Ortadoğu’daki en gerici, yobaz ve cihatçı katiller sürüsü AB-D Emperyalistleri tarafından örgütlenmiş, eğitilmiş ve bu katiller sürüsü Ortadoğu’yu kan gölü haline getirmiştir.
Önce Irak, sonra Libya’da bu proje tamamıyla hayata geçirilmiştir. Ancak emperyalistler Suriye’ye kendi eğittikleri ve silahlandırdıkları bu çeteler vasıtasıyla gerçekleştirdikleri saldırıda hedeflerine tam olarak ulaşamadılar. Suriye’nin yiğit lideri Beşşar Esad ve ona inanmış yiğit Suriye Halkı emperyalistlerin bu oyununa gelmediler. Direndiler ve hâlâ da direniyorlar, emperyalistlerin beslediği ve büyüttüğü gerici çetelere karşı. Ancak buna rağmen Suriye’yi parçalamayı başardılar. En az iki parçaya böldüler Suriye’yi şu an ve halkları gözyaşları ve acılarla baş başa bıraktılar aşağılık haydutlar.
Milyonlarca kadın, çocuk, erkek, emperyalistlerin ülkelerinde yarattıkları yıkımlardan dolayı ülkelerini terk etmek zorunda kalarak başka ülkelere göç ettiler. İşte tüm bu yaşananların sorumluları bellidir, onca insanın toprağından edilmesinin sorumluları bellidir. Bunların tüm sorumlusu başta ABD ve AB Emperyalistleridir. Çünkü onlar kendilerinden başka hiç kimseyi düşünmez, önemsemez. Onlar için önemli olan tek şey kendi çıkarlarıdır, ceplerine ne kadar paranın gireceğidir.
İşte bu anlattıklarımızın tüm sorumlusu olan dünyanın baş haydut devleti ABD Emperyalistlerinin Dışişleri Bakanı topraklarımıza geldi, yeni planlar kurmak, hizmetkârlarına talimatlar vermek, çok ve daha çok kan dökmek için. Yerli işbirlikçilere emirlerini verdikten sonra da çekti gitti…
Bu Emperyalistler ki Vietnam’da, Afganistan’da nice masumun kanını dökmüşlerdir. Ve şimdi de bu kanlı ayaklarıyla ülkemizdelerdir ne acı ki…
Peki sadece baş haydut ABD’nin temsilcileri mi ülkemizdedir?
Hayır. Diğer Batılı Emperyalist devletlerin temsilcileri de ülkemizi kirletmişlerdir. Yapacakları Dünya Petrol Zirvesi, Ortadoğu topraklarında bulunan petrolün kendi emperyalist emellerine göre paylaşılmasından başka hiçbir şey değildir. Boşuna denmemiştir, “Kan kokusu almış bir köpekbalığından daha tehlikelisi petrol kokusu almış Amerikan Emperyalizmdir” diye. Bu uğurda yapmayacakları hiçbir canilik yoktur.
Ülkemizde bu emperyalist çakal sürüsünü ağırlamaya çok istekli olan AKP’giller ise kendilerine, onların uşaklığını yapmaktan daha iyi bir konum düşünmemektedirler. Zaten AKP’giller’in büyük patronunun kendini Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanı ilan etmiş olması da bunun en açık göstergesidir.
AKP’giller ki ülkemizi en az üç parçaya bölüp Suriyeleştirecek olan BOP’un uygulanmasında rol almayı kendilerine görev saymışlardır ve işte bu yüzden onlar için emperyalist çakal sürüsünü ağırlamak bir onurdur. Ülkemizi adım adım gericileştiren, Mustafa Kemal’in ve silah arkadaşlarının öncülüğünde kurulan Laik Cumhuriyet’i yıkma heveskârları ise elbet tüm bunların hesabını verecektir.
Ülkemizi yerli uşaklarıyla birlikte işgal eden emperyalistler ise elbet ülkemizden de, Ortadoğu’dan da defolup gideceklerdir. Ve halklara yaptıkları bu zulmün, işkencenin hesabını er geç Tarih önünde vereceklerdir. Ve halklar gerçekten özgür, eşit ve bağımsız olarak yaşayacaklardır.
Bizler, Halkın Kurtuluş Partisi olarak, emperyalizme karşı bulunduğumuz her alanda Anti-Emperyalist mücadelenin eğilmez bayrağı olarak durmaya devam edeceğiz. 6. Filo’nun Amerikan Conilerini denize döken Denizler, Mahirler gibi, vatanımızı emperyalist işgalden kurtarmak için elde silah savaşan Birinci Kuvayimilliyeciler gibi ABD-AB Emperyalizmine karşı savaşacağız ve onları bu topraklardan kovacağız.
Bizler bu ülkenin İkinci Kurtuluş Savaşçılarıyız. Ve bu tarihsel görevi eninde sonunda gerçekleştireceğiz ve bir daha asla ne ABD Emperyalistlerini ne de onların yerli uşaklarını ülkemize sokmayacağız. Özgür, bağımsız, eşit bir vatan için sonuna kadar emperyalizme karşı savaşacağız. Bu, biz gerçek devrimcilerin sözüdür. 10 Temmuz 2017
Katil AB-D Ülkemizden Defol!
Emperyalistler, İşbirlikçiler Geldikleri Gibi Gidecekler!
***
Sadece yazılı açıklamayla yetinmedik. Eylemli açıklama yaptık. Akşam üzeri Galatasaray Meydanı’nda…
İşte resmimiz:
İsteyen eylemimizin videosunu da izleyebilir. İşte eylemimizin videosu:
https://www.facebook.com/DunyaSoldanBak/videos/1727291133967686/
Sadece şimdi değil, arkadaşlar. Yıllardan bu yana hep aynıdır durum. Bizim dışımızda tık diyen yoktur bu emperyalist haydut devlete karşı. Tâ Bush döneminde, Condoleezza Rice’ın gelişini de biz protesto ettik. Eski ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, ülkemize gelip topraklarımızı kirlettiğinde de biz protesto ettik. O günlerden bu yana da hep, yalnızca biz protesto ediyoruz bunları.
Çünkü biz, Tarihimize, önderlerimize, yoldaşlarımıza karşı sorumluyuz. Onların davasına zerre miktarda olsun leke düşürülmesine izin vermeden savunmaya söz verdik.
Tâ öğrencilik yıllarımızda ABD Büyükelçisi alçak Robert Kommer’in İstanbul’a gelişini de protesto etmiştik, Deniz’in önderliğinde. Hem de Yeşilköy’de lanet ayağını vatan toprağımıza değdirir değdirmez…
Yine yoldaşlarımız ODTÜ’de bu aynı alçağın üniversitemize gelişini protesto etmişlerdi. Hem de arabasını ters çevirip yakarak…
Bugün gibi aklımdadır:
Bir eylemimiz sırasında bunların casus örgütü TUSLOG’un minibüs model bir arabasını yakalamıştık, Galata Köprüsü’nün üzerinde. Anında camını çerçevesini indirdik, kaportasını yamulttuk. İçinde bir kadının da bulunduğunu görünce durduk. Paniklemişti, çığlıklar atıyordu. Hemen bıraktık.
Yine hatırlanacaktır, herkesçe: 6’ncı Filo’nun Dolmabahçe’ye gelişini de Deniz’in önderliğinde, onlara uygun düşecek bir tarzda protesto etmiştik, o sarhoş, sapık katilleri bir bir Boğaz’ın serin sularına atarak…
Ankara Siyasal önünde de bir Amerikan arabasını yakalayıp ters çevirmişti devrimci arkadaşlarımız. Conisini de pataklamışlardı.
Yine hatırlanacaktır; Denizler Balgat’taki Amerikan Üssü’nde görevli ABD askerlerini kaçırmışlardı.
Mahirler’se, Samsun’daki NATO’nun radar üssünde görevli 3 İngilizi kaçırıp rehin alarak Kızıldere’ye gitmişlerdi.
“68 Kuşağı” denen biz devrimcilerin tüm eylemlerinde en sık atılan sloganlar “Yankee go home!” ve “Hoşt Amerika puşt Amerika!” idi. İlgili devrimci gençlerin bileceği gibi, Dev-Genç Marşımızda da bu emperyalist haydut devletler düşman olarak gösterilir.
Denizler’in Savunmalarında da, Mahir’in bütün yazılarında da hep başdüşman olarak ABD-AB Emperyalistleri ve yerli işbirlikçiler teşhir edilir.
Önder’imiz Hikmet Kıvılcımlı da aynı şekilde ABD ve AB Emperyalistlerini insan soyunun ve mazlum ülkelerin, halkların en büyük düşmanı olarak koyar, bütün kitaplarında ve makalelerinde. Tabiî bunların yerli, hain işbirlikçilerini de aynı kategoride değerlendirir, aynı karşıdevrim cephesinin bileşenleri olarak koyar.
Birinci Kuvayimilliye’de Mustafa Kemal’in deyişiyle düşman, Amerika da dahil olmak üzere Batı Emperyalizmi ve İstanbul’daki işbirlikçi Saltanattır ve onun hükümetleridir.
İkinci Kuvayimilliyeciliğimiz’de de düşman aynıdır, der Kıvılcımlı Usta: ABD ve AB Emperyalistleriyle yerli Parababaları ve onların siyasi temsilcilerinden oluşan burjuva partileridir. Yani Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda olduğu gibi, ikincisinde de düşman birebir aynıdır.
İşte biz, bu Marksist-Leninist teorik anlayışımızın gösterdiği yolda, emrettiği yolda yürüyoruz ve siyaset yapıyoruz, 50 yıldan bu yana. Tabiî aynı zamanda da Gerçek Devrimcilik yapıyoruz, halkseverlik yapıyoruz, vatanseverlik yapıyoruz.
Bu bakımdan emperyalist haydutların ülkemize gelişleri bizde kin ve nefret uyandırır. Onların yüzlerine hak ettikleri şekilde haykırmak ve tükürmek isteriz hep. Ne mutlu ki de, hep bu Gerçek Devrimci görevimizi hiç aksatmadan yapmışızdır bugüne dek.
Pek çok kez söyledik ve yazdık:
Ne diyordu Che, Washington’dan gönderilen bir emirle CIA tarafından katledilmeden birkaç ay önce Havana’da toplanan Tricontinental’e gönderdiği mesajında?
“Bizim her eylemimiz emperyalizme karşı bir savaş çağrısı ve insanlığın en büyük düşmanı ABD’ye karşı halkların birliği için bir savaş çağrısıdır.”
Demek ki yoldaşlar, Gerçek Devrimciler hep aynı davranır. Onlar için düşman bellidir. Ve tektir: ABD-AB Emperyalist Çakalları ve onların yerli işbirlikçileri.
Demek ki, devrimciliğin olmazsa olmaz üç şartından birincisi Antiemperyalist olmaktır. Yani ABD-AB Emperyalist, insan düşmanı devletleriyle onların Ortadoğu’daki ileri karakolu Siyonist İsrail’e karşı olmaktır.
Eğer anlayışın bu değilse, ya da bunu yapmıyorsan sen Gerçek bir Devrimci değilsin. Sen ya gafilsin, ya korkaksın, ya da alçak, sefil bir sahtekârsın…
Saygıdeğer yoldaşlar;
“Ben solcuyum, devrimciyim, demokratım”, diyene soracaksınız hemen:
ABD-AB Emperyalistlerine ve Siyonist İsrail’e karşı mısın?, diye.
“Tabiî sadece lafla değil, eylemlerinle de karşı mısın?”, diye.
Eğer “değilim” derse ya da gargara yapmaya yeltenirse, bilin ki o, yukarıda dediklerimizden biridir.
Bizleri bugün en çok sinirlendirenlerden biri de bunlardır. Solcu, ilerici, demokrat, devrimci, hatta komünist maskesi taşırlar, o maskeyle dolaşırlar, ama bu emperyalist haydutlara, bu çakallara, bu kan içicilere tık demezler.
Hatta bazıları utanmazlığı ve alçaklığı daha ileri boyutlara götürür. CIA ajanlarıyla, Finans-Kapital ajanlarıyla, ABD ve AB Emperyalist Haydutlarının kurumlarıyla, temsilcileriyle düşer kalkarlar, hem de kendilerini solcu olarak pazarlamaya, bilinçsiz insanlarımıza yutturmaya kalkarlar.
Bunları Lenin Usta, kulaklarından yakalayıp şöyle teşhir eder “Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin İki Taktiği” ya da kısaca “İki Taktik” adıyla bilinen ünlü anıt eserinde:
“Çok öğretici ve çok gülünç bir görünüm ile karşı karşıyayız. Burjuva liberal fahişeler, devrim çarşafıyla örtünmeye çalışıyorlar.” (Lenin, age, s. 151)
Lenin Usta, bu alçaklara “siyasi fahişeler” diyor, çok haklı olarak. Biz, hatırlanacağı gibi, hep “Sahte Soytarı Sollar” dedik.
Aslında Lenin’in dediğini de demek lazım.
Kendilerini Birinci Kuvayimilliye’nin, Mustafa Kemal’in, silah arkadaşlarının, Laik Cumhuriyet’in temsilcisi olarak gösterip Amerikan işbirlikçiliği edenlerin… Kendilerini sosyal demokrat, sol, sosyalist, komünist olarak gösterip de Amerika’yla aynı kulvarda ve aynı safta yer alanlara…
Amerika’nın “Sol Tabelalı Şark Ekspresi”nde yer alanlara…
Meclisteki, kendilerini zaman zaman sol olarak pazarlayan iki Amerikancı Burjuva Partisine…
Hatırlanacağı gibi Amerika’nın bir de “Sağ Tabelalı Şark Ekspresi” vardır. Orada da, Meclisteki diğer İki Amerikancı Burjuva Partisi yer alır.
Saygıdeğer Halkımız;
Bu her iki ekspresin de yapımcısı, kullanıcısı, sürücüsü aynıdır. Amerika’dır, CIA’dır, Pentagon’dur, Washington’dur. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.
Farklı olan, namuslu olan, onurlu olan ve Gerçek Devrimci olan sadece biziz. Mustafa Suphi ve 15’ler’in, Kıvılcımlı’nın, Denizler’in, Mahirler’in tek meşru mirasçısı ve devamcısı biziz. Che’nin, Fidel’in davasını savunan ve aynı bayrak altında savaşan yalnızca biziz.
Unutmayalım ki, Denizler’i, Mahirler’i katlettiren de, 12 Mart ve 12 Eylül Faşist Darbelerini yaptırtan da, Fetö’nün de, AKP’giller’in de ve Meclisteki diğer Amerikancı üç burjuva partisinin de projecisi ve yöneticisi ve de efendisi ABD’dir.
Dünyayı kana bulayan iki Emperyalist büyük Paylaşım Savaşıyla 100 milyona yaklaşan insanı katleden, 1990’dan bu yana Ortadoğu’da ve ülkemizde 10 milyon civarında masum Müslümanın canına kıyan, ülkemizi ve bölgemizi cehenneme çeviren, bu emperyalist, talancı, haydut devletlerdir.
Bunlara karşı olmadan bırakalım devrimci, sol olmayı; insan bile olamazsınız…
Gerçek İnsan olmanın da bir sorumluluğu vardır. Onun gereğini yapmayanlar, insan suretindedirler ama insan değildirler…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
12 Temmuz 2017
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı